23

1.6K 212 293
                                    

"bana ailenle kavgalı olduğunu söylememiştin." kollarımı göğsümde kavuşturmuş adrien'a bakarken mahcup bir şekilde bana bakıyordu o da. tatilden döndükten sonra da iletişim halinde kalmıştık ve bir hafta sonra karşıma geçip kalacak yeri olmadığını söylemişti. derin nefes alıp verdim. "seni sokağa atacak değilim. bende kalabilirsin. ama kısa sürede ailenle barışacak ve o inadını kırıp ülkene döneceksin. söz mü?"

"söz!" teşekkürler ederek bana sarıldı. baş belası...

ona verdiğim bir hafta süre kaşla göz arasında bir ay oldu. her seferinde bir şey buluyordu ve bir işe girip çalıştığı için bana yük de olmuyordu. hatta evimde kaldığı sürede kira ödemeyi bile düşünmüştü ama bunu kabul etmemiştim.

"takemichi, takemichi!" daldığım yerden ayrılıp ona baktım. "yine dalıp gittin. aklında ne var tanrı aşkına?"

mikey... aklımdan bir an olsun bile çıkmayan lanet olasıca herif yüzünden hiçbir şeye odaklanamıyordum. insan bir kere arardı, değil mi? neredeyse beş ay olacaktı. ben ona yazmazsam yazmıyor, ben onu aramazsam aramıyordu. iki hafta kadar önce buna son vermiş, ben de onu arayıp sormamaya başlamıştım. ama yine de aklım hep ondaydı.

o gün hava yağmurluydu. ekim ayındaydık artık ve sonbahar yağmurları fazlasıyla hissedilir olmuştu. bu yağmurlar başımın belasıydı. çünkü adrien hava kötü olduğu zamanlar uyuyamıyordu. içine zenitsu kaçmış gibiydi ve başımı "eve ya yıldırım düşerse" gibi bir dolu saçma şeyle ağrıtıyordu.

"takemichi..." odamın açık kapısından girip yatağıma yaklaşan oğlana baktım. "çok yağmadı mı sence de bu sefer? ya evi su basarsa?"

derin nefes verdim. "daire yedinci katta, farkında mısın adrien?"

"korkuyorum..."

gerçekten küçük bir çocuktu... yorganı kaldırıp yatakta yer açtım ona. yavaşça yorganın altında girdi ve bana sokuldu. "iyi misin şimdi?" onayladı beni. ve çabucak da uykuya daldı. her gök gürültüsünden sonra titreyerek uyandığı için hiç uyuyamadım. ona annelik yapıyormuş gibi hissetmeden kendimi alamamıştım. 

sabah olduğunda fazlasıyla yorgundum. bu yüzden adrien beni kaldırmaya çalışsa da yerimden kalkmadım. hasta gibi davrandığım için endişelenmiş olmalı ki yanımdan ayrılmadı. bu da hayli hoşuma gitti doğrusu. çocuksu paniği şirindi.

yaklaşık iki saat kadar uyudum. gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeyler sarı saçlardı. çok net değildi henüz her şey. gözlerimi yeni açtığımdan olsa gerekti. ellerimi bana bakan yüze uzattım ve gözlerimi uyuşukça yumup onu kendime yaklaştırdım. dudaklarımı dudaklarına bastırdıktan sonra da kollarımı ona sıkıca sardım. "seni özledim, mikey..."

-

uyandığımda adrien evde değildi. bugün pazar olduğu için işe gitmiş olmasına ihtimal vermiyordum. genelde pazar günlerini izin günü olarak kullanıyordu. evde uyuşuk uyuşuk dolaştıktan sonra telefonumu elime aldım. mikey'den gelen bu kadar çok mesaj ve arama olmasını beklemiyordum.

heyecanla ekran kilidini açıp uygulamaya girdim. fakat bu sabah benim tarafımdan yazılan şeyleri görmem kaşlarımı çatmamı sağladı. ben iki haftadır ona yazmıyordum ki...

sen kötü birisisin.

takemichi o kadar iyi ki, kimsenin üzülmemesi için üzgün olduğunu saklıyor.

ama şu sıralar senin yüzünden hiç gülümsemiyor.

onu üzdüğün için kötüsün sen.

rezil # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin