12

2.5K 313 163
                                    

"nerelerdesin ya sen? dün bir gittin, gidiş o gidiş."

mikey'yi sorguya çeken emma'nın yanından geçip eve adımımı attığımda bana baktı, ne yapıyorsun der gibi. omzumu silktim ve ellerimdeki poşetleri kaldırıp görüş alanına soktum.

"mutfak hemen solda." dedi mikey.

aldığımız şeyleri mutfağa bıraktıktan sonra onların sesini takip ederek salona geçtim. draken oradaydı.

"hey." dedi. "birlikte miydiniz siz?"

"aynen." dedim kendimi boş koltuğa bırakırken. "bir şeyler aldık. ağır olunca mikey'nin taşımasına yardım ettim. sen burada mı kaldın?"

"evet."

başımı salladım sadece. sonrasında herhangi bir konuşma dönmedi. emma ve draken bir şeyler hakkında konuşurken ben de salonu süzmeye başladım. sadeydi. pek aksesuar yoktu. eski, tüplü bir televizyon ve onun altında bir dolap vardı. kanepeler dışında bir yemek masası vardı ayrıca odada. hepsi bu kadar. duvarlar bizim evde olduğu gibi resimlerle dolu falan değildi. bomboştu.

mikey, üzerine temiz kıyafetler geçirmiş halde odaya girdiğinde ona odaklandım. oturduğum koltuğun diğer bir ucuna oturdu ve draken ile emma'ya takıldı bir süre. sonra da eline telefonunu alıp onunla ilgilenmeye başladı.

koltukta biraz hareketlenip yatar pozisyona geçtim ve başımı onun dizlerine koydum. kaşlarını kaldırıp bana baktı, ne yapıyorum anlayabilmek için.

"masaj yapsana başıma."

"uşağın mı var lan?" dedi asabi bir şekilde.

sırıttım. "yok mu?"

"sikeceğim seni o olacak en sonunda." diye homurdandı ve telefonu yanına bırakıp bir elini saçlarıma daldırdı. gözlerimi yumdum ve derin nefes alıp verdim.

derime masaj yaptıkça mayıştım. "biraz daha yaparsan uyuyacağım." gözlerimi açıp doğrulmaya çalıştığımda beni tekrar yatırdı dizlerine. şaşkınlıkla ona baktım.

"uyu, sorun değil."

güldüm. onun yanındaki yastığı alıp dizine yasladım. ona yattım. "böyle dizlerin ağrımaz, değil mi?"

draken'in sesini işittim mikey'ninki yerine. "abilerim, size hayırlı işler. biz sizi yalnız bırakalım ki rahat olun."

mikey de ben de güldük söylediğinde. gittiklerinde mikey tekrar masaj yapmaya başladı bana. gözlerimi huzurla yumdum ben de.

"takemicchi," uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken belli belirsiz bir mırıltı çıkardım. mikey'nin eli yavaşlamıştı ve masajdan ziyade saçlarımı okşuyordu şu an. "neyse."

tüm uykum o anda kaçtı. gözlerimi açıp doğruldum ve kaşlarımı çatıp ona baktım. "insanı merakta bırakmasana."

sırıttı. "bana ne. istediğin kadar merak ey, söylemeyeceğim."

"söyle, mikey." koltukta ona yaklaştım ve ciddiyetle suratına baktım. "söyle yoksa küserim."

başını arkaya attı ve eş zamanlı gür bir kahkaha attı. çatık kaşlarımı gevşetip bir süre gülüşünü seyrettim. ilk defa benim yanımda böyle güzel gülüyordu. diğer anlar hep yapma bir tebessüm yerleştirmiş gibi hissediyordum yüzüne. ayrıca çoğu zaman yüzünde olan o tebessümü sevdiğim söylenemezdi.

yorulana kadar gülmesine izin verdim, herhangi bir şey söylemeden dakikalarca onu seyrettim.

en sonunda karnına bastırarak durmaya çalıştı. arada sırada gülüyordu hâlâ.

"ben," dedi. ama güldüğü için cümlesi yarıda kesildi. "bu kadar orijinal tehdit görmedim."

-

aksama bir bolum daha atabilirim eger yeterince okunursa ve yorum gelirse

rezil # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin