“Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi… Oldurduğun yemişlerin ağırlığından dallarım yere değiyor… Güneşi batmadan saçlarının, bir dolunay doğuyor bakışlarından… Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma… Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık… Başım dönüyor, of! Başım dönüyor yaşamaktan… Ölebilirim artık…” derin bir nefes alıp yarıda kesti Ümit Yaşar’ın dizelerini, “Senin gelişinle öğrendim ben kalbimin bir organdan ibaret olmadığını, gökyüzünün aşklarca tonunu, bir kadının sevgi sözcüklerinin dünyadan daha çok baş döndürdüğünü ve yanaklarından süzülen bir damla yağmuruyla yüreğimde acı acı çaktığı şimşeklerin ne kadar canımı yaktığını. Ben mutluymuş gibi yapan biçareymişim aslında, belim bükük, sırtımda koca bir hiçlik kamburuyla yaşıyormuşum. Hayatıma girdiğin anda elif gibi dimdik oldum. Gülüşünün ışığından kendime mutluluklar biçtim. Geleceğe dair hayaller dönüp durdu gözlerimde ve her kapanışlarında gözlerinin hayaliyle sarıldım en senli rüyalara. Şimdi uyu sevdam, yüzünü görmeden geçirdiğim saatler daha da çoğalmasın ve sabah olduğunda gül sesinle uyandır beni.”
“Her gün öyle şiir konuşuyorsun ki utanıyorum üzerlerine bir şeyler yazmaya. Seni seviyorum, çok seviyorum, iyi geceler sevdam,” deyip yüzümde kocaman bir gülücükle kapattım telefonu. Bin doksan beş gecede bin doksan beş farklı şiir duymuş olmama rağmen yüzümdeki gülümseme hiç eksilmemişti ve ben sonsuzluğun her günü böyle uyutulmaya dünden razıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Öpücük
Lãng mạn"Filmlerde böyle bir sahne olduğunda, genelde erkek kızı öper," dedim yanaklarım kıpkırmızı. "Öpmeli miyim seni?" diye sordu. "Öpmek istiyorsan eğer..." diye geveledim. "Öpebilir miyim?" dedi kısık bir sesle. "Eğer-" lafımı...