uyarı: angst. obsession.Kevin ile tanışalı uzun zaman olmuştu. Sana geçmişiyle ilgili pek bir şey anlatmazdı ama çocukluğunda, ebeveynleri tarafından üzerinde nörodejeneratif bir hastalığı tedavi etmek için deneyler yapıldığını, ancak tedavinin ona insanların zihinlerini istediği gibi kontrol etme yeteneği kazandırdığını biliyordun.
Kilgrave adını alarak, güçlerini kişisel kazanç için kullanmaya başlamış ve acımasız bir doğa geliştirmişti. Hayatının büyük bir kısmını arayış içinde geçirdikten sonra sana rastlamıştı. Olağanüstü güçlerin vardı. En basitinden örnek vermek gerekirse; tek parmağınla bir arabayı kaldırabilir, ufacık bir çaba sarfederek karşındaki onlarca adamı dövebilirdin. Ayrıca son derece güzeldin. Kilgrave'in kurbanlarını kendine çekerek bu konuda da yardımcı olabilirdin.
Seni gördüğü andan beri onun etkisi altındaydın. Ne derse yapmaya, neyi yasaklarsa sözünü tutmaya mahkumdun. Aklının bir kısmı halen benliğinin farkında olsa da onu uyandıracak gücün yoktu. Bir yanın sana kaçıp gitmeni, gücünle ondan kurtulmanı söylese ve her ne kadar bunu oldukça istesen de yapamıyordun.
Önünüzdeki birkaç ay boyunca Kilgrave, seni zihinsel tutsağı olarak tuttu. Birlikte geçirdiğiniz uzun süreyi gerçek ve sevgi dolu bir ilişki olarak görse de, güçlerini sürekli olarak seni onunla vakit geçirmeye, onunla ilgilenmeye ve onunla seks yapmaya zorlamak için kullandı.
Ancak günler geçtikçe arzuları çoğalıyordu. İstemediğin, aklına hayaline gelmeyen şeyler yapıyordun ve daha da kötüsü bunlardan zevk alıyor gibi görünüyordun.
Bir gün senden, senin gibi güçleri olan bir adamın karısını öldürmeni istediğinde yine ona boyun eğdin. Birlikte kadını buldunuz ve birkaç hamlede boynu kırılmış, vücüdundan kanlar akarken onun yaşamına son verdin. O an sinirden yere çöküp ağlamak istiyordun, elbette yapamadın. Sadece Kilgrave uzaklaşırken orada, kadının yanı başında durarak ona baktın. Birkaç saniye sonra senin gelmediğini farkettiğinde döndü ve sana bağırdı.
"Orada ne yapıyorsun, y/n? Kimse gelmeden gitmeliyiz hadi."
Ona cevap vermediğini, kafanı kadından kaldırmadığını görünce yanına yaklaşarak kaldırımdan yola çıktı.
"y/n hemen buraya gel!" dedi bağırarak. Ona döndün ve kaşları çatılmış yüzüne baktın. Sana o kadar odaklanmıştı ki arkasından son hızla gelen aracı görmüyor, duymuyordu bile. Yolun ortasına çıkmasıyla aracın gelip ona çarpması bir oldu.
Yol boyunca sürüklenerek kaldırıma yuvarlandığında şoför korkuyla gaza iyice basarak oradan gitmişti. Güzel, diye düşündün, bizi görebilecek kimse kalmadı.
Yanına gittiğinde bacak ve sırtındaki çoğu kemiğin kırıldığını anlamıştın. Ölüyormuşçasına iniltiler çıkarıyordu. Gücü etkin değildi.
"y/n.." inlemesiyle beraber adını mırıldandığında, anladığını biliyordun. Artık seni kontrol etmediğinin ve senin de bunu bildiğinin farkındaydı.
"y/n lütfen..." dedi nefesinin kalan son demlerini kullanarak.
Ama oyununa ikinci defa kanmayacaktın.
Arkanı dönüp ana caddeye doğru koşmaya başladığında arkandan bağırmayı denedi, yapamadı. Geri gelmeyeceğinin farkındaydı. Kim öyle bir adama geri dönerdi ki?
O geceden sonra öldüğünü biliyordun. Her ne kadar neredeyse emin olsan da tedbirli olmayı sürdürdün. Patricia'nın yanına giderek ona her şeyi anlatmıştın ve birlikte yaşamaya başlamıştınız. Hayatının bu safhasında iyi gidiyordun. Her şey iyi görünüyordu.