03.10.21
03:18Merhaba!!! Bugün hem benim hem de Mila'nın doğum günü ahagquwwhwg. Yazdığım ilk karaktere, kendimden minik bir parça vermek istedim işte böyle. Bunu ne zaman okursanız okuyun, doğum gününüzü ve sevdiğiniz karakteri yazarsanız sonraki karakterlerime de sizden bir parça verebilirim. Yazın hemen şimdi, nasılsa sonraki karakter/kurgu olaylarına girişmem rahat bi 300 yılımı alır.
Bir kere düzenlerken okudum, uykusuzluktan bayılacağım için son kez kontrol edemiyorum. Mantık ya da yazım hatası falan varsa ✨yaşanmamış✨ gibi davranın lütfen, sonra düzeltirim zaten.
Oy verip yorum yapmayı da unutmayın, bu iki kısım çok kel duruyor mlsf ki... İyi okumalar <33
Camla kaplı duvarların yüzeyinden yavaşça süzülen binlerce yağmur damlası, ferah ve hafif leylak kokusuyla karışmış kahve kokusu, kahvenin tepesinde uçuşan dumanlar, koridoru altında ezen her bir adımın sesi...
Mila, tüm bunları hissedebiliyordu. Her şeyi bu kadar detaylı hissedebilmesi, ona hiçbir şey hissedememeyi diletiyordu. Kaşlarını çatarak gözlerini yavaşça araladı. Yine bir hastane odası. İçinden bir kaç küfür mırıldanırken gözlerini etrafta dolaştırdı. Tahminen ne zaman hastane odalarıyla olan birlikteliği son bulacaktı?
Kafasını oturduğu kanepenin yaslanma kısmına doğru geriye atmış ve gözleri kapalı kadını gördü. Kızıl saç tutamları, siyah ve rahat gözüken kanepenin yumuşak yüzeyine gelişi güzel dökülmüştü. Hemen kanepenin yanında da kahvesi, üzerinde tüten dumanıyla birlikte duruyordu.
Genç kızın gözleri, kanepenin çaprazına takıldı bu sefer. Hava karanlık, pencerenin camları ise yağmur damlalarının egemenliği altındaydı. Az önce varlığını hissettiği şeylerin gerçekliğini görmek onu biraz ürkütmüş ve istemsizce şaşırtmıştı.
"Neye şaşırıyorsun aptal? Tüm bunlar çok olanaklıyken bir olanaksız şey bu mu?" İç sesi ve hisleri çatışıyordu. Bu esnada kızıl kadın kıpırdandı ve bağladığı kollarını çözdü. Kafasını koyduğu yerden oynatmadan koltukta kaydı, Mila'nın görüş açısına girdi.
"Günaydın, koca yürek." "Günaydın." Pürüzlü sesi ve silik tebessümüyle yanıtladı Mila, Natasha'yı. "Nasıl hissediyorsun?"
Genç kız yatakta dikeldi ve kendini inceledi. Biraz daha hasta kıyafeti görürse kusabilirdi. Sargı beziyle sarılmış yerlerin altındaki dikişleri hissedebiliyordu. Garip olan, en son hatırladığı acının çeyreğinden bile daha az bir sızıntı hissetmesiydi.
"Ne zamandır buradayım?" "Yalnızca on yedi saatir, neden?" Natasha'nın, kahvesinden bir yudum almasını izlerken konuştu Mila. "Dün hissettiğim tüm o acının etkisini bu kadar yitirmesi daha fazla zaman alır sanmıştım." "Muhtemelen güçlerinden ötürüdür." "En son baktığımda güçlerimle aramız o kadar da iyi değildi." Kızın alaylı sesi, dikkatli duyulduğunda bünyesindeki hayal kırıklığını fark ettirecek cinstendi.
Söz konusu başkasını kurtarmak olduğundaki formunu, kendisi için de gerçekleştirmek fena olmazdı. Buraya gelir gelmez yaşadığı şeyler ve bu şeyler karşısında sergilediği potansiyelden sonra bunu istediği zaman kontrol edemiyor oluşu onu güçsüz hissettirmişti.
Natasha, on üç saniyelik bir sessizliğin ardından bir yudum daha aldı kahvesinden. "Yine de on yedi saattir uyuman hiç etik değil." Genç kız, kızıl kadının bu cümlesini söyleyip dudaklarını büzerek kahvesinden içmesini ve alttan iri bakışlarla ona bakmasını komik bulmuştu.
Hatırladıkları, çok geçmeden moralini bozup onu yeni bir anksiyetenin ağına fırlatmıştı bile.
"Ultron... O nerede? Birine zarar verdi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCİA
AkcjaHerkesin kitabıyla dalga geçtikten sonra yazdığım kurgunun eşgali Mila Dean, o kısa insan hayatının içine sığdıracağı bir diğer hayatın temellerini uzun zamandır atmaya çalışıyordu. Biliyordu, yıllardır onu bekliyorlardı, tıpkı kendisinin de onları...