06.08.21
23:43
Merhaba! Kurgu şu anlık Age Of Ultron etrafında dönüyor. Tam olarak filmlere bağlı kalmayacağım yani değiştireceğim çok fazla şey olabilir. Olmaya da bilir öyle takılıyorum işte.Bu arada filmi bi miktar unuttum, bu sebepten ötürü de içime sinecek bir şekilde devam edebilmem için yeniden izlemem gerek. Diğer bölümü, filmi izledikten sonra yazarım muhtemelen ve bayağı uzun bir bölüm yazmayı planlıyorum. Artık diğer bölümde bitsin bu olaylar sıkıldık.
Wattpad algoritması ve okunma zımbırtılarıyla en ufak bir fikrim yok. Yani kurgunun şu anlık görüntülenme sayısının hepsini ben oluşturuyor olabilirim eğer böyle bir şey varsa hahqusgwuwbwıwjw. Yoksa da gerçekten okuyan insanlar var demek oluyor. Gerçekten okuyorsanız lütfen işaret çakın merak ediyorum...
He bu arada son bir şey olarak bunu ne zaman okuyorsanız o zaman yazabilirsiniz, sorun değil. İki sorum var;
-Sizce Mila kimle birlikte olacak ? -Mila'nın kimle birlikte olmasını isterdiniz? (aşksal münasebetler bakımından)Dışarıdan gelen büyük bir gümbürtü ve çatışma sesleriyle uykusundan sıçrayarak uyandı kız. Ne zamandır buradaydı bilmiyordu ama bu süreçte sık sık bir şeylerden korktuğu kesindi. Yatakta oturur pozisyona geçti ve elini kıpırdattı. Evet, tahmin ettiği gibi kelepçeyi çıkarması imkansızdı. Gerçi son zamanlarda sık sık imkansızlık kavramını sorguluyordu ama şu anlık bunu bir kenara itecekti.
Dışarıdan gelen sesler onu huzursuzluğun o derin kızıl çukuruna mâhkum etmeye başlamıştı bile. Çok geçmeden kapı açıldı ve iki tane asker kızın kelepçesini çözüp kollarına girerek odadan hızla çıkarmaya başladı. Koridora çıktıklarında kız şaşkınlıkla etrafta oraya buraya koşan askerleri izliyordu. Bir tanesinin "Lanet olası Stark, lanet olası Avengers." diye söylenerek koridor boyunca hızla bir yere doğru koştuğunu gördü. Parçaları yeni birleştiriyordu. Zaman çizelgesinde şu an 'Age Of Ultron' döneminde olmalıydı. Olayların gidişatını bilebileceğini fark ettiğinde, aşina olduğu bir şeylerin varlığından ötürü rahatlamış gibiydi. Tabii çizelge, kendi gerçekliğindeki gibi ilerleyecekse... Dolayısıyla dışarıdakiler onlardı. Sonra birden Wanda ve Pietro'nun varlığını hatırladı. Tam kaçmak için bir hamlede bulunacaktı ki büyük bir patlama sesi duyuldu. Patlamanın şiddetiyle kendi de dahil olmak üzere iki asker ve koridordaki diğerleri sertçe bir yerlere çarpmışlardı. Mila diğerlerine göre sadece bir kaç sıyrıkla ucuz kurtulmuştu. Kulaklarının çınlamasını bastırmak adına ellerini kulaklarına örttü ve dengesini bulana kadar o pozisyonda bekledi. Nihayet kendini toparladığında hızlı adımlarla ayaklandı ve koridor boyunca en hasarsız gördüğü bölgelerden koşmaya başladı. Yerleşke hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı için random bir şekilde koşturuyordu. Uzaktan, karşısındaki kapıları gördü ve en aydınlık olandan geçmeye karar verdi. Kapıyı açtığında hislerine içten içe teşekkür etti ve dışarıya açılan patikadan hızla ilerlemeye başladı. Kurşun ve çatışma sesleri artık daha gerçek, canlı ve yakından geliyordu. Ağaçların arasından biraz daha ilerlediğinde Clint'i gördü. Kafası karışmış bir şekilde etrafa bakınıyordu. O sırada hızla yaklaşan şeyin Pietro olduğunu anladı ve o tarafa doğru koşmaya başladı. Clint'i hızla yere düşüren Pietro devam etti, "Geldiğini görmedin mi?" ve bir anda ortadan kayboluyordu ki Mila bağırdı. "Pietro!" Adının bağırılmasıyla merakla etrafa bakınan Pietro, kısa sürede Mila'yı gördü ve hızla yanına geldi. Şaşkınlığı hâlâ devam ediyordu. "Sen... Sen yaşıyorsun. Öldüğünü düşünmüştüm." Mila dolu gözleriyle çocuğa doğru atıldı ve sarıldı. Bunu, kendi gerçekliğinde onun ölümünün özlemiyle mi yaptığını, yoksa tüm bu olanların ağırlığından yorulduğu için bir dayanak aradığından mı yaptığını bilmiyordu. Düşünmeden yapmıştı zaten, tıpkı bir refleks gibi. Bir kaç saniye şaşkınlığın ardından Pietro da kıza sarıldı. Bu esnada Clint, oklarından birini Pietro'ya doğru yöneltmişti bile. Çocuk birden yere düşünce Mila, fazla adrenalinden irileşen gözlerini Clint'e dikmişti. Clint diğerlerine rapor veriyordu. "Hızlı olan şu anlık etkisiz hâlde. Yanında bir de kız var. Yetenekli olup olmadığını bilmiyorum ama şu ana kadar bir tehlike teşkil etmedi." Mila, Pietro'nun başında eğilmiş Clint'e bakmayı sürdürüyordu. Onu ölümcül ya da ağır yaralamadığını bildiği için rahattı. "Sevgilin mi?" "Hayır." "Onu tanıyor muydun?" "Tam değil." Clint bir kaç saniye kıza bakıp devam etti. "Bizi tanıyorsun değil mi?" Mila kafasını salladı. "Öyleyse kötü insanlar olmadığımızı da biliyorsun, tıpkı bize güvenebileceğini bildiğin gibi." Mila tekrar kafasını salladı. Clint onunla, bir çocukla konuşuyormuşcasına hassas ve şefkatli bir ses tonuyla konuşuyordu. Mila'nın gözleri tekrar doldu. Muhtemelen şu an perişan gözüküyordu. Hem mental hem de fiziksel olarak yıpranmıştı. Üzerinde hasta kıyafeti vardı ve sağ bileği yara bere içindeydi. Saçları dağılmış, tüm vücudu istemsizce titriyordu. "Şimdi kim olduğunu ve neden burada olduğunu söyle lütfen." "İsmim Mila. Onlar... Onlar beni kaçırmışlar. Hatırlamıyorum. Gönüllü deneklerin hepsi başarısız olunca, kendileri denek bulmaya başladıklarını söylediler." "Üzerinde bir deney ya da test yaptılar mı peki?" Clint biraz sıkıntılı görünüyordu. "Yaptıklarını söylediler ama ben hatırlamıyorum." "Anladım. Şimdi seni güvenli bir yere götürelim. Sonrasının icabına sonra bakarız." Clint elini uzattı ve genç kıza tebessüm etti. Mila duraksadı. "Ona ne olacak?" Clint aynı pozisyonda durmaya devam etti. "Seni götürdükten sonra onu da yanına getireceğim." Kız Clint'e güvenebileceğinden emindi. Adama doğru adımladı ve elini tuttu. İkisi yürümeye başlamıştı ki, adam yüksek sesli patlamanın geldiği yere döndü. Daha sonra kulaklığını tuttu ve devam etti. "Hemen geliyorum." Kız başını korkuyla adama çevirdi. "Mila, arkadaşlarımın başı dertte ve hemen gitmem lazım." Etrafına bakındı ve devam etti. "Bu bölgeyi temizledik, korkmana gerek yok. İleride devrilmiş bir ağaç var görüyor musun? Onun hemen ilerisinde bir jet bekliyor. Onun içine gir ve dönmemizi bekle." Mila "Tamam." demesine fırsat kalmadan, hızla kaybolan adamın arkasından baktı. Yerleşkenin içine doğru gidiyordu.Tony, bulduğu gizli geçidin içinden geçerken keyifle mırıldanıyordu. Az ileride, Loki'nin, içinde kozmik küpü bulunduran asası gözüne ilişti ve keyfi ikiye katlandı. "Thor, gözüm ödülde."
Arkasından yaklaşan Wanda, ellerini Tony'nin kafasının iki yanında kıpırdattı ve onu etkisi altına aldı. Gözlerinden bir kaç saniyeliğine geçen kızıllığın ardından Tony arkasını döndü ve dev robot yaratığın havada ona doğru geldiğini görerek irkildi. Arkaya doğru kaçmaya çalışırken, robot canavar kükreyip arkaya doğru süzüldü. Gözlerini enkazla buluşturan Tony dehşete uğramıştı. Hulk'ın can çekişen homurtuları, Natasha'nın yerde cansız yatan bedeni, Clint'in yaralı (belki de ölü) oturan bedeni, az ilerisinde yanındaki çekiciyle boylu boyunca uzanmış tanrı ve kırık bir kalkan. Kalkanın biraz ötesinde yatan ise Steve Rogers'tan başkası değil. Tony Steve'e doğru ilerledi, nabzını kontrol etmek için elini uzatmıştı ki Steve derin bir nefesle Tony'nin eline, korkuyla sıçramasına neden olacak şekilde uzandı. "Bizi... Kurtarabilirdin." Tony hâlâ gözlerine yansıyan korku ve olanları anlamlandırmaya çalışan ifadeyle Steve'e bakıyordu. "Neden daha fazlasını yapmadın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUERENCİA
AcciónHerkesin kitabıyla dalga geçtikten sonra yazdığım kurgunun eşgali Mila Dean, o kısa insan hayatının içine sığdıracağı bir diğer hayatın temellerini uzun zamandır atmaya çalışıyordu. Biliyordu, yıllardır onu bekliyorlardı, tıpkı kendisinin de onları...