Titreyen ellerim direksiyonu sadece tutarken arkadan gelen korna sesiyle kendime geldim.
Chicago'daydım.
Aradan geçen yaklaşık bir asır süre sonra yeniden. Stefan'dan bıktığım ve başa çıkamadığım için onu yalnız bırakarak ayrıldığım mekanın önüne geldim.
Nasıl olsa üşümeyeceğim için ceketimi arabada bırakıp arabanın kapılarını kilitledim. Yutkunarak mekana baktım koca asırda tabiki de baya değişmişti. Artık yerinde bir bar vardı. Ağır kapıyı ittirerek açtım ve loş ortama girdim. Gözüme ilk çarpan tabureye oturdum ve kan açlığımı bastırması için viski söyledim,yolculukta yanımda getirdiğim iki paket kan da bitmişti ve insanlardan beslenmeyi de uzun zaman önce bırakmıştım.
Flashback-Stefan! Sen ne halt yediğini sanıyorsun?
-Toplum içinde bağırma,canımı sıkmaya başladın
-Sen de toplum içinde insanlardan beslenme ,kaçınılmaz sondan kaçmaya çalışıyorsun,eninde sonunda hislerini açacaksın o zaman yanıma gelip çok pişmanım diye ağlamayı aklından bile geçirme
-Merak etme öyle bir şey olmayacak zaten
Bu dediği üzerine kadehimdeki yarım kalan viskiyi suratına attım. Göz devirerek yanımdan geçip tuvalete gitti. Sinir oluyordum, umursamz tavırlarına sinir oluyordum.
Bir hışımla gidip kadehimdeki viskiyi yenilemeye gittim. Tam o sırada yan masamdaki adam seslendi:-Viski sinirleri yatıştırmaz love:)
Hemen kafamı çevirip sesin sahibine döndüm.Şık smokini,aksanı ve mavi gözleriyle bana doğru sırıtan bu sarışın adam laflarından da belli olduğu üzere Stefan ve beni izlemişti
-Sen kendi işine bak
Hafif sırıtıp tekrar bana döndü:
-Dans etmek ister misin?
Aniden sorduğunda afallamıştım ve yüzüme biraz şaşkın ifade gelmişti,ama o bunu bir kabul olarak algılamış olacak ki elimdeki kadehi çekip masaya koydu ve beni dans pistine sürükledi. Bir elini vakit kaybetmeyerek belime koydu ve diğer eliyle de ustaca ellerimizi birleştirdi.
-Şimdi resmi olarak tanışabiliriz love, ben Klaus Mikaelson. Büyük ihtimalle adımı duymuşsundur.
Evet bu ismi tanıyordum. İlk vampir, Klaus Mikaelson. Melez lanetini bozmak için kendine bir cadı aradığından cadılar arasında baya meşhurdu. Onu hiç görmemiştim. Aslında görmeye de gerek yoktu fazla. Belanın peşinden koşamazdım her zaman . Ama o yine kendisi beni bulurdu.
O adını söylerken aklımdan hızlıca geçen düşünceleri bir kenara bıraktım ve cevap verdim: