special

239 18 24
                                    

Cadılar Bayramı zamanı geldiğinde, geride bıraktığım geçmişim boyunca evde pineklemiştim. Dışarıda dolanan çocukları ve hatta kendi kardeşimi imrenerek izlerdim ve bazı zamanlarda kendimden nefret ettiğim bile olurdu. Memnun değildim kendimden ve yaşadığım hayattan. Olamadığım, kendimi orada hayal bile edemediğim yerler yüzünden kendimi olduğumdan daha kötü bir duruma sürüklemiştim. Sonuçta ben biraz ötekileştirilmiş, biraz da kendimi ötekileştirmiştim. Hastalıklı bir kalbi kim severdi ki? Beni kim severdi ki?

"Sayfayı geçebilir miyiz artık? İki saattir Mafuyu ve Uenoyama'nın öpüşme sahnesiyle bakışıyoruz; yakında Jungwon'u yatakta ziyarete gideceğim diye korkuyorum."

Sunghoon.

"Bekle ya! Ağlayacağım şimdi. Çok tatlı!"

"Kızım otaku mu oldun başıma? Bana bak bana ya! Yanında yakışıklı sevgilin varken elin manga karakterlerine ağzının sularını akıtıyorsun, hem de eşcinseller!"

Kendimi sıyırdığım her şey onun sayesindeydi. Paçamı neyden kurtardıysam o ellerimden tutup çektiği içindi. Bir yıl olmuştu ben kalbi alalı. Bu iki şeye tekabül ediyordu; onun ablasının ölümü, benim hayata tutunuşum. Verilen ve alınan. Beni sevmiş, yalnız bırakmamış, her şeyi kendisiyle yaşatmıştı. Her şeyi öğretmişti, neyi sevip neyi sevmediğimi onunla anlamıştım. Üstelik ben de onu çok sevmiş, bir an bile yanından ayrılmamış ve varlığından haberdar olmadığı şeyleri hayatına sokmuştum. Sanırım kimsenin elini tutmayı istemeyen birinin, elini hiç bırakmak istemediği birisi olmuştum.

Okuduğumuz manganın kapağını sertçe kapattım ve Sunghoon'a döndüm. O ise zaten kitabı okuyabilmek için bana dönük duruyordu. Uzandığımız yatakta aramızda sıfır mesafe vardı. Ucu kalkık burnuna parmağımın ucuyla dokundum ve kıkırdadım. Bunu her yaptığımda hapşırıyordu. Her zaman olduğu gibi hapşırdı ve burnunu kırıştırdı. Bana tip tip baktığında "Ne, ne var? Öpeyim mi o burnundan he? Hapşırık krizine sokayım mı seni?" dedim ve burnunu öpmeye çalıştım. Sunghoon da kaçtığı için aramızda ufak bir boğuşma başlamış oldu. Artık yorulduğumda son kez dudaklarımı öne doğru büzüp burnuna uzandım ama beni uzakta tutmayı bıraktı. Böylece dik durmaya çalışma çabam son buldu ve tam üstüne düştüm.

Ben gözlerine yorgunluk ve şaşkınlıkla bakarken o yoğun, koyulaşmış gözlerle bana bakıyordu. "Dudaklarının üstünde olmasını istediğim yer burnum değil." dedi ve ensemden tutarak kendine çekti ve dudaklarımızı birleştirdi. Hâlâ ensemde olan elleri yüzünden huylanıyordum ve gülme isteği doğuyordu ama öpüşü öyle büyüleyiciydi ki, kendimi kaptırıyordum. Gözlerim kapandığında karşılık vermeye başladım. Beni içine çekerken onu içime çekiyordum. Bir çeşit alışverişti bu ve ikimiz de sonuna kadar kârlıydık. Yine de verdiği haz, mümkün olduğunu sandığımdan çok daha fazlaydı.

Dudaklarımızı ayırdığımızda ben gülümsüyordum, Sunghoon ise gözleri kapalı ve alnı alnıma yaslı bir şekilde duruyordu. Üzerine binen ağırlığımdan rahatsız gibi değildi. "Yalnız sen fena bir şey olmaya başladın. Annen biliyor mu evime gelip, odamda ayıp şeyler yaptığını?"

"Ben mi yapıyormuşum? Dudaklarının üstünde olmasını istediğim yer burnum değil, Haewon! Öp beni Haewon!"

Elini dudaklarımın üstüne kapattı ve beni iterek yatağa yatırdı. Bu sefer üstte olan oydu ama ağırlığını vermiyordu. Kollarını iki yanımda sabitlemiş, çarpık bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Havaya doğru bir öpücük atıp kolunun arasından sıyrıldım. Sunghoon da benim çekilmemle beraber sırtını yastığa yasladı ve okuduğumuz mangayı eline aldı. Mangaya dair düşüncelerimin yerinde yeller esiyordu şimdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 20, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

given taken | park sunghoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin