Selam:) Kimse kalmamışsa da bekleyen birkaç kişinin hatrına elimi çabuk tutmaya çalıştım yapabildiğim kadarıyla, anlayışla karşılamanızı umuyorum.
Bu bölümde vmin sahnesi ne yazık ki yok ama otizm hakkında dolu dolu bilgi edineceğimiz bir bölüm, vmin'i sonrakine saklıyorum (yazmaya da başladım merak etmeyin) ve bu sefer söz, sadece onları okuyacaksınız.
Otizm hakkında şöyle bir uyarı da yapayım öncesinde. Psikolog, psikiyatr ya da nöroloji uzmanı değilim haliyle kaynaklarım internet ve birkaç ders kitabımla sınırlı. Ordan aldığım bilgiler ve arada kendi yorumlarım da var o yüzden yüzde yüz böyleler diyemiyorum haberiniz olsun istedim.
Keyifli okumalar~
----
Hayat insanlara karşı her zaman adil olmazdı. Bir gün güldürse on gün ağlatır, o mutlu olunan günlerin intikamını alırdı. Mutlu olunması batardı ona. Dünyadaki herkes mutsuz olsa, tek bir gülümseyen insan olmasa ve herkes bütün gün somurtsa o zaman rahat bir nefes alırdı. Hayatın istediği sürekli bir koşuşturma ininde olmamız, bir şeyler için çabalamamız, bu süreç içinde yoruldukça yorulmamızdı. Nefes nefese kalsak dahi yetmezdi o, doyumsuzdu. İster ki herkes öfke ile dolup taşsın, birbirlerine tüm gün bağırsın. Kimse anlayışlı olmasın. Herkes paraya tapsın ve para insanları yönetsin. Küçücük bir gülümseme dahi düşmanıydı onun asla tahammül edemezdi.
Önceki hayatımda ben tam olarak böyle bir insandım. Anlattıklarımın fazlası yoktur ancak eksiği hayli çoktur. Asabiydim, sinirliydim ve kaşlarım daima çatık gezerdim de annem erken kırışıp yaşlanacağımı söylerdi. Ama tüm bunları istemsiz yapardım hatta biri söylemediği zamanlarda farkına dahi varmazdım. İçimde kaynağını bilmediğim anlamsız bir öfke vardı ve karşımdakinin kim olduğuna bakmadan herkese patlayabilme potansiyeli ile gezerdim ve gerçekten patlardım da. Annem, babam, patronum, arkadaşım yahut başka biri olması önemli değildi. Diğer herkes gibi paranın köpeğiydim. Mutluluğu onunla bulacağıma kalpten inanmış, zenin olmak adına deli gibi çabalamış ancak hedefime ulaşamayınca daha da sinirlenmiştim. İşime, hayata, çevreye, paraya tapılmasına sebep olan herkese, her şeye kızgındım beni bu hale getirdikleri için. En çok da kendime kızgındım çünkü en büyük suçlu bendim. Bu izni onlara ben vermiştim, benden onay almışlardı ve ben istemiştim. Her şeyin sorumlusu bendim.
Yirmi üç yıllık yaşamımın birkaç ay öncesine kadar bu böyleydi.
Dünya güzel, masum ve kirli ellerin ona değmediği güzel bir çocuk ile tanışana kadar Park Jimin böyle leş gibi bir insandı. Sonra çok yorgun olduğu bir gün tesadüf eseri bir çocukla tanıştı ve hayatı olabileceği en iyi şekilde değişti. O eski bencil Jimin'i öldürüp yerine insanları daha çok düşünen birini doğurmuştum. Hiç de şikayetçi değildim halimden. O tatlı çocuğun yüzündeki tebessümü, kare gülümsemesini görünce iyi ki yapmışım diyorum. Bu duygu dünyadaki bazı şeylerden çok daha değerliymiş, bunu öğrenmiştim son zamanlarda.
Taehyung ile hediyeleştiğimiz günün gecesinde ve sonraki günlerde düşünmek için bolca vaktim olmuştu. Bir insanın mutluluk sebebi olmak çok başka bir duyguymuş mesela. Ufak bir şeyle bile karşındaki insana dünyaları verebiliyormuşsun mesela, özellikle Tae gibi özel insanlara. Onun benim gibi dertleri yoktu ve olmasındı da, böyle huzurlu kalsın hep gülsün isterdim. Çünkü biliyordum ki yakışmayacak o güzel yüzüne hüzün. O günden sonra bakış açımın genişlediğinin farkındaydım ve bunu hissedebiliyordum.
Paranın mutluluğun asıl kaynağı olmadığını anlamıştım. Yalnızca aracı olabilirdi, o da bir ihtimal, ve büyük miktarların ortada dönmesine gerek yoktu maneviyat için. İçinde samimiyet olunca ne olduğunun pek önemi kalmıyormuş, fark ettiğim şeylerden biri de buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ray of hope | vmin
FanfictionKim Taehyung en çok Park Jimin'i seviyor ve her adımında yanında olmasını istiyordu.