Merhaba!! Yine uzun sürdü aramız özür dilerim :( yazmaya devam edeceğim günlerde felaketin yaşanmasıyla hayat benim için bir süreliğine durmuştu o yüzden gelme süresi biraz daha uzadı. Umarım hepiniz iyi ve mutlusunuzdur <3
Bölüm çok uzun olmadı ama beğenmenizi ummaktan başka şansım da yok, lütfen beğenin VE oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin teşekkürler<33
Keyifli okumalar ~
Taehyung'un bakışları ben hariç odanın her yerinde dolanmıştı sustuğu süre boyunca. Evet normalde de göz teması kurmaktan hoşlanan birisi değildi ancak bu sefer yüzüme, saçıma y ada herhangi bir yerime de bakmıyordu. Buraya gelirken taşan hevesim balon gibi söndükçe sönmüştü. Aklımda her türlü senaryoyu kurmuştum aslında. Çok mutlu olup boynuma atladığı, yerinde tepinip mutluluktan delirdiği kadar düşüncesinin onu korkuttuğu ve ağladığı senaryoları da yazmıştım ancak hiçbirinde tepkisiz kalması dahil olmamıştı. İyi ya da kötü bir cevap verir diye ummuş ve düşünmüştüm.
Korktuğunu ve çekindiğini görebiliyor, hissedebiliyordum. Bana karşı takındığı tavır değişliğinden kendisini ele veriyordu bir kere ve bakışlarından da belli oluyordu. Bırakın partiye katılmayı daha önce o kadar kalabalık bir ortama bile girdiğinden şüphe ettiğim bir insanı kolundan tuttuğum gibi elbette partinin ortasına atamazdım, bu ona yapabileceğim büyük bir kötülük olurdu. Ama mezuniyet törenime katılsa ve bir de dans etsek bir kerecik hiç fena olmazdı. İsteklerim çok büyük değildi ama gerçekleştirmek epey güçtü. İkna edene kadar tabi ki. Bir yanım sorarak onu baskı altında bırakmayı hiç istemiyorken diğer yanım cevabını deli gibi merak ediyordu ama ben sağ tarafımdaki meleği dinleyerek sormaktan vazgeçtim. Onun yerine odadan çıkmak üzere ayağa kalktım. Taehyung'un bakışlarının bana dönmesi o ana tekabül ediyordu.
"Hyungie, gidiyor musun?" dedi kısık sesiyle. Daha uzun kalmadığım için üzgün olduğunu tahmin edebiliyordum. Normalde ben de bu kadar kısa süre kalmak yerine beraber saatleri devirmeyi tercih ediyordum ancak aramızdaki sessizlik beni germiş ve boğmuştu. Sanki bir dakika fazla kalsam aramızda tartışma yaşanacaktı ki bu mevzubahis biz isek pek mümkün değildi ancak öyle hissetmeme engel olamıyordum. Biraz nefes almak ve ona da vakit tanımak için gitmem daha iyi olurdu.
"Evet Taehyungie, saat geç oldu artık. Eve gidip uyumam gerekiyor." dedim bir şey belli etmemeye çalışarak. Normal olmak için elimden geleni yapıyordum ama yalan da söylüyor sayılmazdım zaten. Gerçekten ama gerçekten uyumaya ihtiyacım vardı, mümkünse birkaç gün hiç uyanmayabilirim anca kendime gelirdim zaten. Üzgün gözlerle bana bakarken dayanmam oldukça zordu ama yapmak zorundaydım. Yenilmemek için gözleri dışında her yerde dolaştırdım bakışlarımı.
"Ama daha oyun oynamamıştık ki..." dedi kısık sesle. Hayal kırıklığına uğradığını biliyordum, farkındaydım ama telafi edebileceğimi de biliyordum.
"Yarın erkenden gelirim ve bütün gün beraber olur, sen ne istersen onu yaparız, ne dersin?" dedim gülümseyerek. Kabul edeceğinden emin olsam da ona sorarak gönlünü almış oluyordum bir nevi. Bana tav olduğunu ve asla dayanamadığını anlamış olduğunuzu tahmin ediyorum. Hevesle başını sallaması ve sözlü olarak da beni onaylaması haklı olduğumu kanıtlamıştı zaten.
"Olur Jiminie Hyung! Ama erken geleceksin değil mi? Söz verdin çünkü. Söz verenler erken gelir ve hyunglar sözlerini daima tutarlar."
"Haklısın Taeyungie. Söz verdim ve hyunglar sözlerini daima tutarlar." Normalde de sözlerini tutmaya çalışan biriydim Taehyung ama sen verdiğim tüm sözlerini tutmamı sağlayan tek kişisin. Umarım bu bozulmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ray of hope | vmin
FanfictionKim Taehyung en çok Park Jimin'i seviyor ve her adımında yanında olmasını istiyordu.