Merhaba:) Bol bol feels geçireceğiniz bir bölüme hepiniz hoş geldiniz!
Çok konuşmadan vmin'le başbaşa bırakıyorum sizi:)
AMA ÖNCE +20 yorum ve +30 oy beklediğimi söylemek istiyorum çok değil bence? Seviliyorsa görmem lazım
Keyifli okumalar~
----
İçinde geç kalmak geçen cümlelerden ya da bu anlama gelen hiçbir şeyden hoşlanmazdım. Ne kadar hoşlanmıyorsam bir o kadar da başıma gelirdi ama. Misal buluşma saatine erken gittiğim vakitler çok enderdir. Kendisiyle bu kadar çelişen başka birini tanımıyordum gerçekten.
Hayata geç kalmışım gibi hissediyordum bir yerde. Duruyorum, arkama dönüp bakıyorum ve kendime diyorum ki: Bunca yıldır dünyadasın, arkanda ne bıraktın? Cevap koca bir hiçlikti. En az karadelik kadar büyüktü. Sonsuz. Bunu lisenin son yıllarında düşünmeye başlamıştım ve o zamanlardan beri fobim gibi bir şeyim olmuştu. Şu an, burada ölsem elim boş gidecektim. Hiç varolmamış gibi dünyada izimi bırakacağım faaliyette bulunmamıştım. Geç kalmak eylemi de bana bunu hatırlatırdı çoğu zaman o yüzden kendisinden haz etmezdim.
Buluşmalarıma erken varamasam da bu kadar geç kaldığım gerçekten olmamıştı. Dakikalar, saniyeler değildi mesele. Saatlerden bahsediyordum. Hem kendime hem de Taehyung'a mahcup olmuştum ve kötü hissetmeme engel olamıyordum. Kim bilir mesajı görmeseydim daha ne kadar oturacaktım o kafede? Farkına varmayacağımı kendini bilen biri olarak çok rahat söyleyebilirdim.
Kafeden ayrılır ayrılmaz koşar adımlarla değil direkt koşarak otobüs durağına varmıştım, zaman kaybetmeye tahammülüm kalmamıştı. Aradaki mesafe çok uzun değildi ancak ben uzun süredir koşmadığım için hamlanmıştım ve nefes nefese kalmıştım haliyle. Sağ elimi göğsüme koyup hızla inip kalkan göğsümün ve hızlı atan kalbimin sakinleşmesini bekledim. Tanrı bir yerden kısarken bir yerden veriyordunun kanıtı benden yaklaşık olarak iki dakika sonra gelen otobüstü. Düşüncemi tasdiklemişti biraz evvel şahit olduğum olay. Bulduğum boş koltukla oraya oturmuş ve derin ve bir nefes vermiştim. Yirmi dakikalık bir yolum vardı bundan sonra ama gönlüne ne kadarda varırdım onu bilemiyordum işte.
Yolun benim açımdan kısa geçmesi için kulaklıklarımı kulağıma takmış ve favori şarkılarımdan biri açıp aynı zamanda kalbimi sakinleştirmeye çalışmıştım. İlk dakikalarda etkisini hissetmiştim. Altıncı şarkının yarısında inmem gereken yere vardığım için sonraki şarkıya geçmek yerine durdurup başa aldıktan sonra uygulamayı kapatmıştım. Şarkıları yarım bırakmaktan gerçekten nefret ederdim o yüzden tekrar dinlemeyi tercih ediyordum. Evine gitmeden eve kendimi affettirmek amaçlı pamuk şeker almak üzere markete uğramıştım. Seveceğini düşünüyordum. Umarım gerçekten seviyordur yoksa iki kat vicdan azabı çekerdim. Tek elimde Taehyung'un pamuk şekeri ile iki sokak ilerideki evlerine sakin adımlarla yürüdüm bu sefer. Artık öğrendiğim zile basıp açılmasını beklemeye başladım. İçeriden gelen yürüme sesleri beni gülümsetirken bir yandan da heyecanlandırdı. Çok uzun zaman geçmemişti ama özlediğimi hissediyordum. Ses duymama rağmen kapı hemen açılmadı. Konuşma seslerini duymamın ardından kapı arkasında gülümseyen Bayan Kim'i gördüm. Kibarlık olsun diye ben de gülümsemiştim.
"Hoş geldin, Jimin. İçeri geçmek ister misin?"
"Hoş buldum, efendim. Ama geç olmadan Taehyung'u dışarı çıkarsam iyi olur. Hava kararmadan dönmüş oluruz." dememle bakışları bir an arkasına, salonda oturduğunu tahmin ettiğim Taehyung'u bulduktan sonra tekrar bana baktı. Sesini alçaltarak, onun duymasını istemiyormuş gibi, konuştu.
"Ama önce içeri girsen iyi olur. Birileri sana küsmüş sanırım." demişti.
Yanaklarımın utançtan kıpkırmızı olduğuna emindim ancak neyden ya da kimden utandığım konusunda bir fikrim yoktu. Sözlerinin üstüne bir şey demeden ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim ve bana verdiği terlikleri giyerek salonda oturan Taehyung'un yanına gittim. Normalde odasına gidebilirdi ama bizi dinlemek için burada oturmuştu muhtemelen. Tehlikeli bir insandı gerçekten. Üçlü koltuğun boş olan kısmına oturdum aramızda mesafe bırakmaya dikkat ederek. Temasımdan hoşlanır mıydı hoşlan mıydı emin değildim çünkü, ters tepki vermesinden korkmuştum açıkçası. Gri, çizgili bir tulum içine de yine çizgili olan siyah beyaz bir tişört giymişti ve itiraf etmem gerekirse elimde tuttuğum pamuk şekerden çok daha tatlıydı. Son görmemden bu yana kilo almış gibiydi ve yanakları dolmuştu. O yanakları deli gibi ısırmak isteği vardı içimde ama kendime engel oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ray of hope | vmin
FanfictionKim Taehyung en çok Park Jimin'i seviyor ve her adımında yanında olmasını istiyordu.