Kaderine başlangıç...
32 yaşında genç bir doktor olmak her yiğidin harcı olmasa gerek ki hastaneye girer girmez kendimi yoğun bakım ünitesinde bulmuştum. Asistanımın getirdiği gömleğimi üzerime geçirip saçlarımı geriye attım, hedefimde dün gece benim yokluğumda hastaneye yatışını yapmış olan kız çocuğu vardı. Küçük kız çocuğunu ailesi yoğun karın ağrısı sebebiyle hastaneye getirmiş ve karnında ki kitlenin ultrason ile tespit edilmesi ile birlikte hastaneye yatışı gerçekleşmişti.
Kızın yanına geldiğimde elimden geldiğince kocaman gülümseyip yatağının yanında ki sandalyeye oturup elini tuttum:
"Umarım buraya oturmam bir problem oluşturmaz küçük hanımefendi?" hafif cilveli söylediğim şeyle kız çocuğunun yüzü gülmüş ve hafif kıkırtısını bana bahşetmişti. Başını iki yana salladığı sırada perdeyi açıp yatağa doğru adımlayan annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın bize bakıp gülümsedi:
"Yubin-ah umarım doktor beyi rahatsız etmiyorsundur bir tanem." kadına bakıp gülümsedikten sonra Yubin'e döndüm:
"Kesinlikle beni rahatsız etmiyordu ancak ben onu rahatsız etmiş olabilirim. Değil mi Yubin-shi?" Hızla başını sallayan küçük kız o kadar sevimliydi ki yanaklarını ısırmamak için kendimi kasıyordum:
"Hayır, hayır. Doktor abi çok tatlı anne!" kendimi tutamayıp sevimliliğine güldüğümde annesi de bana katılmıştı:
"Bunu duyduğuma sevindim Yubin-shi, umarım rahatsındır ağrın sızın var mı?" 8 yaşında olduğunu öğrendiğim sevimli kız başını hafifçe iki yana salladı. Gülümsemesi kesinlikle solmuyordu, küçük yüzüne o kadar çok yakışıyordu ki anne babasını böyle bir evlada sahip oldukları için çok kıskandığımı söylemeliydim.:
"Hayır dün çok ağrıdı ama..." dudaklarını büzerek söylediği şeye gülümseyip saçlarını karıştırıp elimi geri çektim:
"Merak etme Yubin-ah senin bu ağrıyı bir daha çekmemeni sağlamak için buradayım!" Hafif rol yaparak söylediğim şeyle kız ellerini çırpmış ve gülmüştü. ona göz kırptıktan sonra oturduğum yerde ayaklanıp bakışlarımı annesine çevirdim. Elimi perde dışına doğru tutup nazikçe kadının geçmesini bekledim, perdeyi çekmeden son kez Yubin'e bakıp el salladım. Karşılığını da aldıktan sonra perdeyi çekip annesine doğru döndüm:
" Çok tatlı bir kızınız var emin olun iyileşmesi için elimizden geleni yapacağız. Tedavisini bundan sonra ben üstleneceğim en küçük endişenizde benimle iletişime geçebilirsiniz." hafifçe gülümseyerek ellerimi önlüğümün içine soktum. Kadının gözleri öyle bir parlamıştı ki gözlerinde umudu, heyecanı, ve yoğun yorgunluğu aynı anda görmüştüm.:
"Çok Teşekkürler Doktor Bey, her şey için çok sağ olun." başımı hafifçe eğip teşekkürlerini nazikçe kabul etmeye çalıştım. Stajımı da sayarsak çok çok uzun zamandır doktorluk yapıyordum ama şu duruma alışamamıştım. Etrafa göz atıp asistanımı gördükten sonra el işareti ile yanıma çağırıp bakışlarımı tekrar kadına yönelttim:
" Bana ulaşmak istediğiniz de Bay In ile görüşebilirsiniz. O size her zaman yardım etmeye çalışacaktır. Değil mi Jeongin-ah?" son kısmı asistanım Jeongine doğru dönüp söylediğimde başını sallayıp gülümsemişti.
Kadın son teşekkürlerini de sunarken gülümseyip oradan ayrıldım. Bir bakıma torpil ile girdiğim bu hastane de işimi severek yapıyor ve her gün elimizden geldiğince insana umut olmaya çalışıyorduk. 6 sene okuduğum okulun ardından babamın da hissedarı olduğu bu devasa hastanede Genel Cerrah olarak görev alıyordum. Asansörlere vardığımda odama gitmek için asansörlerden birine binip 7. kata basıp kapıların kapanmasını bekledim.
Gerçekten burada çalışmayı çok seviyordum; çalıştığım insanlar o kadar anlaşılır insanlar ki asla başımızı zora sokmuyorlar takım haline geldiğimizde de ruhu korumaya yardımcı oluyorlardı. Bu bence en önemli kazancımızdı.
Odamın kapısını kartımla açıp içeriye adımlarken arkamdan gelen Jeongin konuşmaya başlamıştı:
"Hyung, bugün izin günün niye geldin ki? Ben her şeyi hallediyordum sen zaten bu hafta çok yo-"
"Jeongin-ah ben iyiyim merak etme. Ayrıca sadece Yubin'i görmek istedim, küçük bir hastam oldu uzun süreden sonra. Biraz oturayım gidicem merak etme." Jeongin tatmin eden cevapları aldıktan sonra nefesini dışarıya vermiş ve gülümseyerek başını sallamıştı. Yüzümde ki gülümseme ile karşılık verdim. Önlüğümü çıkartıp askılığa astıktan sonra deri ceketimi alıp üzerime giydim ve Jeongine döndüm:
"Mutlu musun? Gidiyorum. Yarın Canını okuyacağımı bil köstebek!" Telefonumu arka cebime atıp kapıya doğru yönelmişken Jeongin arkamdan söylenerek geliyordu. Ona gülüp başımı iki yana salladım. Bu çocuk bir gün ya kendi kendini yiyecekti ya da ben onun başını yiyecektim.
Jeongin ile beraber hastane dışına doğru yürürken arkamdan birinin bağırmasıyla o tarafa döndüm:
"Jeongguk-ah! seninle bir şey konuşmam lazım." Seokjin Hyung'a gülümseyip başımı salladım. Jeongin'i işinin başına postaladıktan sonra bütün dikkatimi Seokjin Hyung'a yöneltmiştim:
"Buyur Hyung, dinliyorum." Başıyla bahçeyi işaret edip o tarafa yönelmişti. En sonunda beraber bahçenin arka köşesine geldiğimizde bana dönmüştü:
"Gguk, Bay Park yeni bir cerrah ile anlaşma yapmış adam yarın gelip bizimle beraber çalışmaya başlayacak. Amerika'dan yeni gelmiş." dedikleriyle eş zamanlı olarak kaşlarım çatılırken Hyung'un dediklerini dinliyordum.
Pekala yeni birinin yanımıza katılması iyi bir şeydi iş yükümüz azalacaktı ancak en azından diğer cerrahlar olan bizlere birer haber verilebilirdi. Ellerimi ceketimin ceplerine sokup belli belirsiz başımı salladım.:
"Pekala Hyung, görelim bakalım nasıl biriymiş. Duruma göre zaten protokole gideriz yapacak bir şey yok." Seokjin Hyung da benimle aynı fikirdeydi bunu bariz anlayabiliyordum.
Beni Seokjin Hyung büyüttü desem yalan olmazdı ancak beraber büyüdük desek daha uygun kaçıyordu bizim için. Benim aslında hiç olmamış öz abimden farksızdı, benden 5 sene önce üniversiteden mezun oldu ve burada çalışmaya başladı daha sonrasında ben de onun peşinden giderek buraya geldim ve beraber çalışmaya başladık. Hatta uzun bir süre onun asistanlığını bile yapmışlığım var...
Seokjin Hyung beni onaylar sesler çıkartmıştı daha sonrasında biraz daha farklı şeylerden konuşup ayrılmıştık o hastaneye geçerken ben de arabama atlayıp kendimi biraz şımartabileceğim bir yere sürdüm..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fear"|| NAMKOOK
FanfictionHayat iki ruha bağlıdır. İki ruh da birbirine hayat ile bağlı. Sonuç? İki beden İki Ruh İki farklı kader ve ortak olmuş tek bir hayat... Bu hikaye kafamdaki shipi var etmek için değil kafamda ki hikayeye en uygun karakterleri var etmek için yazılmay...