17

25 1 4
                                    

Sevgilimin mal olmuş suratına bakarken çok eğleniyordum. O tam "Jungkook saçmalama" adlı konuşmasına başlayacakken dudaklarına kapanıp bütün sözlerini yutmasını bekledim. Nefessiz kalınca birimizden ayrılmıştık. Joon ilk nefes almak için bir süre bekledi, gözleri ise dudaklarımdaydı... Hipnoz olmuş hali inanır mısınız bana aşırı zevk veriyordu. Hiç bir şey yapmadan bir süre daha aynı pozisyonda bekledim ne kadar sürede kendini toplayacağını çok merak ediyordum. Yaklaşık bir 8 dakika sonra ağzını açabilmişti:

"Bir kere daha anladım ki Jeon Jeongguk... sana çok aşığım." cümlesinin ortasında gözleri gözlerimin en içini bulmuştu. Kelimeleri de tek tek su olmuş yanan yüreğimin üzerine dökülmüştü. Öyle bir adamdı ki benim sevdiğim adam, onu gördüğüm ilk benliğimle de son benliğimle de aşık etmişti beni kendine; Öyle bir adamdı ki benim sevdiğim adam küçük bir çocuğu yetiştirip kocaman bir adamı sevmişti... Öyle bir adamdı ki benim sevdiğim adam burada söyleyeceğim bir iki kelimeye sığamazdı.

Elimi kaldırıp yüzünde iyileşmek üzere olan yara izlerini okşadım, sonra usulca göz kenarları sevdim en sonunda da gamzelerinin üzerine getirdim parmak uçlarımı... Ezbere biliyordum her çizgisini her hattını ve her şeklini nasıl senelerce unutabilmiştim onun güzelliğini? Ahh ahh:

"Sana çok aşığım Kim Namjoon bunu asla unutma. Belki sana bunu senelerce söyleyemedim ama artık her saniye sana bunu hatırlatacağım." Joon'un gülümsemesi yüzünü kaplamıştı. Gözleri gözlerime daldı bir süre. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir süre sonra konrolsüzce güzel dudaklarından "o" kelimeler döküldü:

"Evlensek mi Kook?"

------------------------------------------------------------------------------------------------

Mijoo Teyze eve uğramış bir süre bizimle oturmuş ve çok geçmeden ekibin kalanı gelmişken "Gençleri yalnız bırakayım" deyip evden çıkmıştı. Şimdi tüm ekip salonda oturmuş sohbet ediyorduk.

Joon'un malum sorusunu duymamış gibi yapıp hayatıma devam etmek istiyordum en azından şimdilik ama aklımın içini kemirip duruyordu. Joon'un çok düşünmeden bunları söylediğinin farkındaydım ama aklıma dolan belli belirsiz anılar bütün vücudumu germişti. Joon çok hareket edemediği için hala ayaklarını uzatmış koltukta oturuyordu ben ise koltuğun dibinde yerde oturuyordum. Sadece yerle bakışarak duyabildiğim kadarıyla konuşmaya dahil oluyordum. Namjoon'un daha çok üzülmesini istemiyordum ama kendime de bu tepkileri vermek için engel olamıyordum. İğrenç bir çıkmaza girmiştim kendi kendime ve nasıl çıkacağımı bilememiştim.

Hareketlerimi elimden geldiğince normalleştirip ayağa kalktım mutfağa geçip mutfağa bağlı olan balkona çıktım. Belki de bir doktorun kendine en son yapması gereken şeylerden birini yapıp Masa'nın üzerinde ki Yoongi Hyung'un olduğunu tahmin ettiğim sigara paketinden bir dal çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ağır hareketlerimin bana engel olmasına izin vermeden paketin yanında duran çakmağı da alıp dudaklarımın arasında ki sigarayı yaktım ve ilk dumanı ciğerlerime çektim. Sigara'ya olan bağımlılığımı seneler önce bırakmıştım sadece alkolle bir maksimum iki dal içerdim o da nadiren olurdu ancak şu an farkında da olsam bu iğrenç bağımlılığı bir şekilde kaçış noktası olarak görmüştüm. İkinci nefesi de içime çekerken balkonun kapısı yavaşça açıldı. İçeriye kimin girdiğini bilmiyordum ama bu sakinlikten anlayacağım o ki Hyunglardan biri değildi, Bambam de olmadığına göre Gyeom ya da Tae den başkası olamazdı. İçeriye giren kişi yavaş adımlarla yanıma geldi, gerçekten elimdekinin sigara olup olmadığını anlamak için bir süre elimin ve dudaklarımın hareketini izledi. Üçüncü bir nefesi de içime çekerken artık o da emin olmuştu:

"Ne yaptığının farkındasındır umarım?" bir dilek cümlesinin içersine kocaman bir soru cümlesini yerleştiren Gyeom'a sakin hareketlerimden ödün vermeden cevap niteliğinde sadece başımı salladım:

fear"|| NAMKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin