bölüm 5

389 47 11
                                    

yorumlarınızı bekliyorum 👉🏼👈🏼

***

Cipsi kaseye boşaltırken bir yandan da saate baktım. Bizimkilerin gelmesine 5 dakika vardı. Sınavlarımız tam olarak başlamadan beraber vakit geçirelim istemiştim. O yüzden sabahtan gruba, akşam bana gelmelerini söyleyen, mesaj atmıştım. Kaseleri salona taşıyıp orta sehpanın üzerine yerleştirdim. İçecekleri onlar getirecekti.

Junghoo'yu da çağırmayı düşünmüştüm ama sonra vazgeçmiştim. O gün yaptığımız o tartışmalı (?) konuşma sonrasında gitmişti. Eve vardığını söyleyen mesaj dışında başka mesaj atmamıştı. Sabah da günaydın mesajı atmıştı. Cevap olarak attığım mesaja da görüldü atmıştı. Sanırım istediğim boşluğu verme konusunda ciddiydi.

Kapı zilini duymamla kapıyı açmak için ayaklandım. Bizimkileri görünce kocaman gülümsedim.

"Hoş geldiniz!"

Seungmin ve Jisung ben kapıyı açar açmaz içeri girmişlerdi. Selam bile vermeden... Felix gülümseyip kollarını bana sardı. Sarılmasına karşılık verip kapıyı kapattım. "Hoş bulduk. Sen onlara bakma, bedava atıştırmalık için koştura koştura geldiler." Kafamı iki yana sallayarak peşlerinden salona gittim.

"Bana öpücük vermeyen abur cuburlardan yiyemiyormuş." Kollarımı bağlayıp koltuğa oturdum. Sadece biraz ilgi istemiştim... Jisung'un üstüme atlamasını değil...

"Jisung! Kalk üstümden! Tamam şaka yapmıştım of ya!" derken bir yandan da Jisung'u üstümden itmeye çalışıyordum.

Jisung üstümden kalkıp rolüne girerek söylenmeye başladı. "Hwang Hyunjin! Duygularımla nasıl oynarsın?" O sırada eline aldığı cips kasesiyle bizi izleyen Seungmin konuşmaya katıldı. "Minho hyunga söylersek görürsün gününü." Jisung duyduklarıyla gözlerini büyültüp hemen koltuğa geçti. Sanırım Seungmin noktayı koymuştu.

***

Derslerden, okuldan ve öylesine konuştuğumuz 1 saatin sonunda artık konuyu anlatmamın zamanının geldiğinin farkındaydım. Ama nasıl başlayacağımı bilmiyordum.

"Evet Hyunjin, dinliyoruz." Seungmin'in dediği şeyle panikle ona döndüm.

"Ne?"

"Konuşmak istediğin bir şey var gibi. Deminden beri dalıyorsun. Söyle hadi."

Ensemi biraz ovaladıktan sonra yerimde kıpırdandım. Sonra kelimelerimi toparlayıp konuşmaya başladım.

"Minho hyungun doğum gününde olanları hiç konuşmadık. Biliyorsunuz biraz sarhoş olmuştum ben." Elimle biraz işareti yaptım. Felix gülmemek için kendini tutarken Seungmin başını iki yana salladı.

"Of, işte neler oldu anlatın artık." En son dayanamayıp direkt merak ettiğim şeyi sorup geriye yaslandım. Çok gerilmiştim. Benim bu durumumla eğlenen arkadaşlarım arasından Seungmin, ciddiliğine geri dönüp anlatmaya başladı.

"Ya pek bir şey olmadı işte. Sen çok içmiştin zaten. Oyun oynayalım falan dedin. Birkaç tur çevirdik şişeyi. Sana hiç gelmedi merak etme." Dediklerinden sonra susup diğerlerine baktı. Sonra bana geri döndü. "Sonra da işte Junghoo geldi zaten. Sana ulaşamamış. Eşyalarını toplayıp seni götürdü. Bu kadar." Dediklerini kafamda tarttıktan sonra pek de bir şey olmadığını fark ettim.

O zaman Junghoo neden bu kadar sinirliydi?

Kafamı anladığımı gösterecek şekilde salladım. "Kendimi rezil edecek bir şey yapmamışım yani. Sevindim." deyip gülümsedim. Onlar da belli belirsiz gülümsediler. Sanki benden bir şey saklıyormuş gibilerdi, anlayamamıştım.

dalliance, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin