16; fighting for a lost cause

10.6K 1.2K 1.1K
                                    

16 // akvaryumdaki balık Taehyung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

16 // akvaryumdaki balık
Taehyung.

—arkadaşlar selam!! bugün benim doğum günüm ve bir yazara okuyucudan verilebilecek en iyi hediyenin kitap hakkında yorumları olduğunu biliyor muydunuz?? ben yeni öğrendim ve haaaaarika bir bölümle geldim!!

+

Öğle saati plak satmak yerine hastane acilinde olmamın tek sebebi, Dehwa'nın müşteri terörümden bıkıp, "Yeter, ya ben seni kovmadan dükkanımdan defol ya da buna bir çözüm bul," demesiydi, üstelik işsiz kalmamı istemiyor gibi çözümü elime bırakan da kendisiydi. "Annem hastanede çalışıyor. Kendini direkt acile atıyor ve Lim Louise isimli kıvırcık hatunu buluyorsun— iki haftalık elemanın müşterinin kafasına baget fırlatabilecek cesaretini alttan alıyorken şu limon emmiş gibi yüz ifadeni yapmayı da kes."

Doktora aynı ifadeyle baktığıma emindim. "Bayılmalar. Ama o kadar uzun süreli değil," dedim gerginlikle ayağımı sallarken. Kendime güvenmek tam bir hataydı. Dehwa'nın acımasız olduğunu falan da düşünmüyordum, orada patron kıdemindeyken beni alttan alamazdı ve aynı şeyi Dehwa yerine amcasının yanında yapmış olsaydım? İşim çoktan bitmişti. "Uyurgezerlik de var. Çocukken çok olurdu. Ayrıca çok kötü bir şekilde içim daralıyor—şu camları açabilir misiniz?"

Yirmi yıllık hayatım boyunca kendimi hiçbir yere sığdıramadığım; hiçbir yere koyamadığım; hiçbir yere uyduramadığım; daha kötüsü kendimle ne yapmam gerektiğini hiç mi hiç bilemediğim zamanlar olmuştu. Bu zamanların bazıları altı yaşımda, evimizin ayakkabılığında ayakkabılarım için yer olmadığını fark etmem kadar acı dolu olabildiği gibi on dokuz yaşımda bir gruba solist kabul edildiğimde hissettiklerim kadar paha biçilemez de olabilmişti.

Kendimle ne yapmam gerektiğini bilemesem bile o anlarda en azından ne hissedebildiğimi hatırlıyor ya da tanımlayabiliyor olmak bana kendimi bir nebze olsun daha iyi hissettirirdi ancak şu an, kendimle ne yapmam gerektiğini veyahut kendimi nereye koymam gerektiğini bilemiyor olmama ek olarak ne hissettiğimden de emin olamamak, göğsümde giderek büyüyen bir kara deliğe ev sahipliği yapıyor olmak gibiydi.

Bunalmış ve sıkılmıştım, göğsümde artan ağırlığın omuzlarıma kadar taştığını ve neredeyse tüm iç organlarımı birbirine katacak kadar iki büklüm kalmamı sağlayacak derecede bana ağırlık yaptığının farkındaydım. Derin bir nefes alıp iç hacmimin hissettirdiği kadar sıkışık olmadığını beynime hatırlatmak istiyordum ama derin bir nefes bile almaktan aciz gibiydim. Hangi noktanın beni tam olarak gerdiğini bilmemek ise parmak uçlarımın ve ensemim uyuşmasına, şakaklarımın ağrımasına, avuçlarımın terlemesine sebep oluyordu ve tanrım, on dokuzdum, ölmek üzereymiş gibi hissetmek için çok erken değil miydi?

Camları açan kadın bu kez de, "Panik atağın var mı?" diye sorunca, "Hayır, evet– bilmiyorum." demiştim bıkkınca. "Hislerimi bununla tanımladığım oluyor ama hiç gerçekçi bir panik atak geçirdiğimi düşünmedim. Ayrıca kısa süre önce okuma yetimi de kaybettim, bütün notalar birbirine giriyor."

fountain drink & mountain dew ;; jjk & kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin