28 (p1) ; love buzz

7.5K 670 668
                                    

28 // bununla tek başına mücadele etmek zorunda değilsin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

28 // bununla tek başına mücadele etmek zorunda değilsin.
(part 1)

+

Tamamen kaotik bir durumun içinde kayboluşumun ilk anlarındaydım.

Ne yaparsam yapayım, kendimi büyük bir çıkmazın dibinde buluşumun ilk dakikalarıydı. Daha önce yaşadığımız tüm o sinir bozunu anlara bin basan, kesinlikle tüm o anları silip atması gereken gecenin sabahında yaşanmaması gereken bir absürtlüğün içindeydim ve her seferinde kendimi bu hale nasıl getirebildiğime artık ayamıyordum bile.

Uyandığımdan beri arkamda feci bir ağrı vardı. Jungkook'u görmekten deli gibi utanıyor, çekiştirdiği nevresimi kafamın üstüne kadar çektiğim için altında boğuluyordum ve bir kere daha çekmesiyle, "Bırak!" diye çığırmış, "Git buradan!" diyerek onu üzerimden itmeye çalışırken, son anda fark ettiğim şeyle, "Dur- Gitme!" diyerek parmağımın ucunu nevresimden çıkararak sandığı işaret etmiştim. Birazdan ağlayacaktım. "Önce şu sandıktaki maskelerden birini getir! Bakma bana!"

Jungkook çarşafa asılmayı kesmeyerek, "Ne yapıyorsun?" diye soludu şaşkınca. Eminim ki böyle bir sabaha uyanmak aklından bile geçmiyordu ve yaşanan manzaraya anlam vermeye çalışırken ona hiçbir şekilde yardımcı olmayışım yüzünden şimdi onun da beyni boşalmıştı. "Kes şunu," Çarşafı bir kez daha çekti, "Ne demek oluyor bu?" dedi çığrığından çıkacak gibi, "Yüzüme bakmayacak kadar kötü müydü yani?!"

İşin aslı şuydu. Uyandığımda ilk fark ettiğim şey, dün gece banyo yapmadığımızdı.

Yorgunluktan kolları arasında bayılırken veya altında inleyerek Tokyo'ya kadar kayarken anlamamıştım, ancak dün gece kesinlikle hayatımda kalmadığım kadar ter içindeydim ve Jungkook doğuştan Jeon Jungkook olmak gibi fazla gramajlı meziyetlere sahip değilmiş gibi bir de bu haliyle bile harika kokabiliyorken; onunla yüz yüze gelmekten de, yan yana olmaktan da deli gibi utanıyordum.

Ancak Jungkook içimde yaşadığım krizlerin o kadar farkında değildi ki, çarşafa bir kez daha asılıp, "Sadece biraz uzaklaş!" diye bağırmamla onu delirtmekten başka hiçbir işe yaramazken o da aynen öyle yapıyor, muhtemelen kafasında mantıklı bulduğu tek senaryoya kapılıp, "Hayır, çıkacaksın ve tam olarak nerede yanlış yaptığımı bana söyleyeceksin!" derken bir de çarşafa onunla aynı anda asılabildiğim için kafayı yiyordu. "Ayrıca benimle nasıl mücadele ediyorsun sen? Bu irade gücü mü?!"

"Bilmiyorum!" diye çığırdım. Tüm gücüm hissettiğim utançtan geliyorken kendimi birazdan hüngür hüngür ağlayacakmış gibi hissediyordum. "Konuşabilmem için uzaklaşman gerek dedim ya!"

Dedim ya, kesinlikle aynı frekansta değildik, çünkü Jungkook bu kez de kafayı kırmanın ucundaymış gibi, "Ne yani? Bunun anlamı benimle yan yana bile gelemiyor olman mı?!" demesiyle bir anda beni bırakmış; az önce bedenimi hırpalayan bedeninin sinirle üzerimden uzaklaşmasıyla yaşadığım boşluk yüzünden yüzümü örten çarşafa bakakalıp, sonra da dakikalardır ondan saklanan ben değilmişim gibi çarşafı ne yaptığını görebilmek için gözlerimin altına indirdiğimde "Ee? Bu uzaklık konuşman için yeterli mi?" diye hararetle solumuştu. Kollarını asabi asabi göğsünde bağladı. "Ne hakkında konuşmak istersin?" dedi sinir bozucu bir ifadeyle, "Namjoon'un dergilerinden kaç pozisyon ıskaladığımı falan mı?"

fountain drink & mountain dew ;; jjk & kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin