Çalan telefonumu meşgule alıp önümdeki testi çözemeye devam ettim. Atalay ile konuşmak istemiyordum. Gökhan'nın yanındaki tavrı hiç hoşuma gitmemişti. Haksız değildim.Telefon sesi odayı doldurduğuna sinirle aramayı cevapladım.
"Efendim?" Kinayeli çıkan sesimle.
"Neden açılmıyor bu telefon." Sinirliydi. Hem haksız hem sinirli. Bu beni daha da geriyordu.
"Meşgulum demekki Atalay. Bunu anlamak bu kadar zor mu?"
"Evet zor. Derin ne senin? Neden böyle davranıyorsun? Özür diledim ya ne diye uzatıyorsun. Hem haklıyım hem özür diliyorum hala triplerdesin." Yükselen sesi ile gözlerimi kapayıp bir kaç saniye bekledim. Atalay gerçekten hataydı.
"Ben bitsin istiyorum. Arama bir daha beni."
"Hıh. O çocuk için değil mi? O ibne için bırakıyorsun beni. Beni delirtme kızım kendime gel." Sesi o kadar yüksekti ki midemi bulandırıyordu.
"Onla hiçbir alakası yok sorun sen ve senin tavırların. Uzak dur arama bir daha beni." Telefonu yüzüne kapattım geçen iki saniye sonra çalan telefonla sessize alıp yatağımın üstüne fırlattım.
Hata yapmıştım başta hiç kabul etmemeliydim onu. Atalay'ın enerjisi bana iyi gelmiyordu, bana endişeyi ve korkuyu anımsatıyordu.
Testime geri döndüğümde mutfaktan gelen adım sesleri ile dikkatim oraya kaymıştı koşan adım sesleri gergin vücudumu iyice gererken çekmece sesleri oturduğum yerden kalkıp kapıma yürüdüm ve kulağımı dayadım.
"Artık yaşamak istemiyorum anlıyor musun beni? Ölmek istiyorum artık! Ben ölmek istiyorum." Annemlerin odasından gelen fısıltılara anlam verememiştim. babamın sesiydi ve çaresizdi.
"Bırak o bıçağı, bırak konuşalım."
"Öldürücem kendimi, dayamıyorum artık."
Ne yapacağımı bilmeyerek kapımı sesli bir şekilde açtım ve mutfağa geçtim, sesli bir şekilde dolabı açıp bardak çıkardım. Belki burada olduğumu fark ederse bu saçmalık bir son bulur diye düşünmüştüm. ama öyle olmadı içerden babamın yakarışları gelmeye devam ediyordu.
Odama geçip çalışma sandalyeme oturdum. kardeşime baktığımda uyumaya devam ettiğini gördüm ve içim birazda olsa rahatladı. Onunda bu anlara şahit olmasını istemiyordum. Belki benim elimde bilmemek, bunlara şahit olmadan yaşama gibi bir seçeneğim olmayabilirdi ama ona bu imkanı sağlamak istiyordum.
Dizlerimi kendime çekip kafamı üstüne yasladım saçlarım yüzüme dökülürken onları kenara çekecek gücü bile bulamıyordum kendimde. Kulağıma dolan seslerle dikkatimi yan komşuya vedim.
"Bakkal amca bakkal amca unun var mı?" Bu yan komşunun dört yaşındaki küçük kızıydı.
"Var var." Babası ile söyledikleri tekerleme ile onları dinlemeye devam ettim.
"Yağın var mı?"
"Var var."
"Şekerin var mı?"
"Var var."
"Ne duruyorsun."
"Ne yapayım?"
"Helva yapsanaa." ikisi tekerlemeye davam edip gülerken kafamı kapının tarafına çevirdim ve babamın isyanlarını ve ölmek için yalvarmalarını dinlemeye devam ettim. Bir yanda hiçbir zaman ulaşamayacağım cennet bir yanda da asla unutamayacağım bir cehennem vardı.
Kapının dibine gittim ve oraya çöküp ağladım. Elimden başka hiçbir şey gelmiyordu.
^^
Dershane rehber hocasının kapısının önündeydim, beni çağırmıştı ve aylık konuşmalarımızdan birini yapacaktık. Bu bana özel bir şey değildi her ay öğrencilerle görüşürdü. kapıyı iki kere tıklatıp içeri girdim."Zeynep'ciğim hoş geldin." Pozitif sesi biraz olsun içimdeki sıkıntıları süpürsede içimden gülümsemek gelmediği için kafamı sallayarak karşılık verdim.
"Nasılsın, çalışmalar nasıl gidiyor." Bok gibi gidiyor.
"Gayet iyi gidiyor hocam. Deniz hoca ile yaptığımız programa uymaya çalışıyorum."
"Çok güzel, denemeler nasıl peki?"
"Aynı hocam ne yükseliyor ne düşüyor."
"Anladım, zamanla yükselecek canım, şu an öğrenme aşamasındasın." Kafamı sallayıp onu onayladım. Gitmek için yerimde kıpırdanmaya başladığımda hoca da anlamış olacak ki konuşmaya başladı.
"Son bir şey soracağım sonra bırakacağım seni. Ev nasıl ya da özel hayatın seni bu aralar üzgün görüyorum."
"iyi hocam bir problem yok." İkna etmek için zoraki de olsa ufak bir tebessüm ettim.
"Tamam o zaman bir sıkıntı olursa buradayım her zaman yanıma gelebilirsin."
"Teşekkür ederim." Oturduğum koltuktan kalkıp odadan hemen çıktım. Kusmak istiyordum midem ağzıma geliyordu ama su bile içmediğim için bir şey çıkaramıyordum.
Nefretimi, çaresizliğimi, sevgisizliğimi, mutsuzluğumu, acımı kusmak istiyordum. yan taraftaki boş sınıfa girip oturdum ve kafamı sıraya koyup biraz kendime zaman verdim. Her şey düzelecekti. Derin nefesler alıp masadan kalktım eve gidip ders çalışmam gerekiyordu.
Merdivenlerden çıkarken gördüğüm kişi ile durdum, Gökhan kocaman bir gülümseme ile yanıma gelmişti.
"Naber Zeyenp?"
"İyi senden naber?"
"İyiyim bende. Fizik çalıştırmamı ister misin? Kütüphaneye geçeceğim birazdan."
"Yorgun hissediyorum müsait olursan yarın yapalım mı?"
"Tabii ne zaman istersen. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Dershaneden çıkıp minübüs durağına yürümeye başladım. Gökhan çok tatlı ve anlayışlı bir çocuktu onu gördükçe şaşırıyordum. Böyle erkeklerin var olduğunu görmek gerçekten tuhaftı. Nazik, kibar ve düşünceliydi. çok iyi biriydi.
Yanıma yanaşan araba ile irkilip kaldırımda bir kaç adım yana kaçtım. Tanıdık araba camını aşağı indirdiğinde içinde Atalay'ı gördüm.
Midemdeki bulantı yine kendini gösterdiğinde bu sefer engel olamadım ve kaldırıma dikilen ağacın dimine çıkardım içimdekini. safra suyu çıkarken boğazımı yakıyordu. saçlarımdaki ellerle bu sefer sesli bir şekilde ağlamaya başladım.
"Yapma, dokunma bana."
"Yanındayım Mihrimah hadi."
"Olma yanımda iyi gelmiyorsun bana, uzak dur benden."
🍓🍓🍓
Merhaba ben geldim
Bölümü nasım buldunuz
Atalay hakkında ne düşünüyorsunuz
Yıldıza dokunmayı ve yorum yapmayı unutmayın
Öpüyorum hepinizi
🍓🍓🍓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNHOLY | DADDY ISSUES
ChickLitYaralarımı sarar mısın. Unholy: Kutsal olmayan, dine aykırı. -