Kaşı ve dudağı patlamış halde benim olduğum tarafa doğru dönen kişi, hiç de yabancı değildi.
''Hazer?''
Şaşkınlığım bütün vücudumu ele geçirmeye başladığında beynimdeki ağrıyı unuttum ve ellerimle kulaklarımı kapatmaya çalışmaktan vazgeçtim. Donmuş bir vaziyette karşımdaki manzarayı izliyordum, sanki hareket kabiliyetimi de yitirmiş gibiydim. Göğsüm sıkışmaya başladığında dengemi bulabilmek için bir şeylere tutunma ihtiyacı hissettim ama önce bu kalabalığın içinden çıkmam gerekiyordu.
Endişeyle etrafıma bakındığım sırada uzun boylu oldukça yapılı bir adamın kafesin içine girdiğini gördüm. Hazer'in yanına gidip yumruk yaptığı elini havaya kaldırdı.
''Galibiyet onu sonuna kadar hak eden çaylağın oldu. Bahisleri yatırıp, günü sonlandıralım beyler!''
Allah aşkına! Dövüş, bahis neler dönüyordu burada?
Öfkeli insan güruhunun arasından çıkmak için ilerlemeye çalıştım. Ancak nasıl olduysa bir şekilde kavga eden insanların arasına karışmıştım ve etten duvarlar yerimden kımıldamama izin vermiyordu.
''Vermiyorum lan para falan. Göt herif vermiyorum.'' diyerek bağıran adam neredeyse kulak zarımın patlamasına yol açacaktı.
''Bok vermezsin şerefsiz seni, söke söke alırım.''
Tam gözümün önünden geçen hızlı bir yumruk az önce bağıran adamın suratına indiğinde onca bağırışa rağmen kırılan kemiklerin sesini duymuştum. Her an kusabilirmişim gibi elimle ağzımı kapatmaya çalıştım ve yumrukların arasından sıyrıldım.
Giderek şiddetlenen baş ağrım yüzünden gözlerim yanmaya başlamıştı. Artık insanların seslerini duymuyor, bedenim kendi kontrolüm dışında hareket ediyordu ta ki arkadan itilip de sert bir gövdeye yapışana kadar.
''Sen mi çarptın lan bana?'' diyerek üzerime gelmeye başlayan adama baktım korkuyla.
''Be-ben, ben yapmadım.'' diyebildim sadece. Dilim tutulmuş gibiydi. Daha önce hiç böyle bir olayın içine düşmemiştim ve öfkeli insanların neler yapabileceklerine şahit olmak istemiyordum.
''Ne o, korktun mu güzelim?''
Sapsarı dişlerini göstererek gülümsemeye başlayan adam etrafındakileri iterek üzerime doğru gelmeye başlamıştı. Korku içinde arkamı dönüp adım atmak için bacağımı uzatmıştım ki, saçlarım kaba eller tarafından sertçe tutuldu ve bedenim geriye çekildi. Acı içinde ellerimi başıma götürüp saçlarımı kurtarmaya çalıştım, bir yandan da avazım çıktığı kadar çığlık atıyordum.
''Bağırma güzelim, bağırma şu kalabalıktan bir çıkalım bakacağım ben senin icabına.''
Kulaklarım söylediklerini daha fazla duymak istemiyordu. Öfkeyle arkama dönüp saçlarımın kopmasını dahi göze alarak adamı sertçe ittim. Bu hareketim onu iyice sinirlendirmişti, gülmeyi bırakıp tiksintiyle yere tükürdü ve omzumdan tutarak sağ elini havaya kaldırdı. Okkalı bir tokat yemek üzereydim ancak hala yememiştim. Ne ara kapattığımı anlamadığım gözlerimi açtığımda Hazer'in öfkeli yüzüyle karşılaştım. Az önceki adamı yakasından tuttuğu gibi kalabalığın içine itti ve bana döndü:
''Senin burada ne işin var?'' dedi adeta tıslayarak. O kadar sinirli görünüyordu ki...
''Bilmiyorum, lanet olsun bende bilmiyorum!'' diye avazım çıktığı kadar bağırdım.
Hazer sert elleriyle bileğime yapıştı ve beni peşinden sürükleyerek kalabalığın arasında ilerledi. Birbirini iten, tekmeleyen, yumruklayan insanların içinden ilerliyorduk ve kazara darbe almamak için Hazer'in arkasına iyice sinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞMADAN ÖNCE
ChickLitTitreyen elimi uzattım, tutmak istercesine. Oysa ki biliyordum, düşmek isteyeni tutamazdım. "Yapma, lütfen." diye fısıldadım. Yüreğine ulaşmayan sesim, acı içinde yalvarıyor bir karşılık bulabilmek için çırpınıyordu. "Buraya kadar gelmişken olmaz."...