Medya: Hikâyenin ilham şarkısı.
"Avukatımla konuşurken
Nerden buldun bu adamı dedi
Dedim ki bazen genç insanlar
Yanlış kişilere aşık olabilirler...
Bazı hatalar yapıldı
Sorun değil, önemli değil
Aşık olduğunu düşünebilirsin
Aslında acı çekiyorken
Bazı hatalar yapıldı
Sorun değil, önemli değil
Sonuç olarak böylesi benim için daha iyi
Hikayeden çıkan ders bu,bebeğim."
Sevdiğiniz kişiyi kaç farklı bedene sarılırken gördünüz ?
Misal sizden öncesi ,mutlaka olmuş olsa da geçmişte olanlara şahit olmayan insan geçmişe tahammül etmekte sıkıntı yaşayamıyordu.
Ama gözlerinin önünde yaşanan bir gerçeğe nasıl olurdu avaz avaz inkar çığlığı atardı bilmiyordu.
İki ay bitmişti. Neredeyse üç aya gidiyorlardı.
Pencereden dışarıya bakmıyordu ama sonbahar hırkasını çıkarmaya hazırlanan mevsimin gelinlik giyeceğini biliyordu. Ne de güzel olurdu akşam vakti kar beyaz gelinlik giymiş gibi salınan ağaçların arasında ormanlık alanda yürümek ve berrak bir gecede aydımlanan gökyüzünün soğuk kokan kokusunu çekmek.
Her mevsimin bir kokusu vardı misal yaz demek karpuz ve dondurma kokusuydu belki...Biraz da hindistan cevizi kokulu bir güneş kreminin kokusu yok muydu? Kumsaldan yayılan sıcakta denizin tuzu gelirken burna dolan ve iç gıcıklayan serinletici bir etkide hani?
Ya da mesela sonbaharın kokusu kesinlikle amber kokusu gibiydi. Amber kokusu yanan bir tütsü. Belki de yeni alınmış kitap kokusu gibi yok hatta direkt olarak eski sahaflarda satılan yıllanmış,saman kağıdından ve sararmış yapraklı eski kitapların kokusuydu. Biraz da kahve ile karşılaşınca güzel de bir yağmur yağdıysa toprakla karışan o kokuydu kesinlikle.
Ama en belirgini kışın kokusuydu. İs gibi havada kalan bir koku olurdu hani ve ismi soğuk kokusu olurdu. Evde oturunca fark edilmezdi ama dışarıdan birinin montuna sinen o kekremsi dumansı kokunun adıydı soğuk kokusu. Yanaklarda allanma etkisi yapan yakıcı ve ısırıcı ufak defek bir sızı. Ama en güzelinden portakal kokusu belki de Bodrum mandalinalarının yakıcı kokusu. Ya da iştah kabartan bir salep, sıcak çikolata kokusu dolu sokaklar. Sokaklarda satılan kestaneler ve közde mısırlar...
Bahar demek gül bahçelerinden akan bir nehirde yıkanıp,aklanıp,arınarak ve durulanarak tazelenmenin cennet ritüeli değilse neydi ki o halde ?
Ama mevsimlerinden kokusu kalmamıştı. En son yazın kokusunu almıştı,bitmişti. Sonbaharı dört duvar arasında gün ışığına hasret geçirmişti. Kışı da bu gidişle öyle karşılacaktı.
Ama olsundu, sevgi feda etmeyi gerektirirdi ve fedakarlık getirmeyen sevgi sevgi değildi. Oğuz onun için her şeyi yaparken üstelik nasıl olurdu da sırf dışarı çıkamıyor diye nefret ederdi ya da silik ederdi sevdiği adama anlayamıyordu. Tamam son zamanlarda özellikle internet kablolarını kestikten sonra internete girmesi yasakken... Biraz sıkılıyordu. Üstelik telefonu da yoktu artık ve ceza olarak almaktan vazgeçmişti Oğuz yoksa alabilir de en iyisinden lakin kesinlikle yasaklıydı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nadide
RomanceEvrim aşk sandığı bir yabancının ellerinde tutsak edildiğinde henüz ufacıktı. Mevsimler gözleri önünde kaybolup giderken değişen tek şey takvim yaprakları değil,sevginin ne anlama geldiği hususundaki algılarıydı. Ve gerçek aşk onu en ihtiyaç duyduğu...