~ 2 hafta sonra ~
Bu aralar karışık duygular içerisindeyim. Bir yandan arkadaşlarım oldu. Bu 2 haftada bizimkilerle tamamen dost olduk. İşin komik tarafı kızlarla sohbet gurubu kurduk. Adıda "Dedikodu Girls". Bu sayede erkeklerin yanında da sohbet edebiliyoruz. Sinan'la Melek artık tamamen sevgililer. Çok yakışıyolar ama içimde onlar hakkında kötü bir his var. Emreyle Cemre ise hala aynı tabi biraz ısındılar birbirlerine ama hala sanki ikisininde korkuları var. Can'la beni hiç sormayın. O günden sonra pek konuşmadık. Hatta hiç konuşmadık arada uzun uzun bakışıyoruz ama onun dışında konuşmalı bir iletişimimiz yok.
Şimdi ise güzel bir kafede oturmuş tatlı yiyoruz. Biz Cemreyle bir elbise hakkında konuşurken. Emre, Melek ve Sinanın fotoğrafını çekiyor. Bu arada Emre hobi olarak fotoğraf çekmeyi çok seviyormuş. Sinan da genelde boş zamanlarında Basketbol oynuyormuş. Zaten ilk gördüğümde de anlamıştım boyundan. Can ise benim hiç inanmadığım bir yetenek taşıyormuş. Hazır mısınız? Can resim çiziyormuş. Ben hala inanamadım çünkü hiç yaptığı resimleri göstermedi. Zaten gösterse de bana göstermez çünkü aramız malum.
Bu arada benim baya garipsediğim ve biraz şüphelendiğim birşey oldu. Biz kızlarla her dışarı gezmeye çıktığımızda Emre de bizim peşimizden çıkıyor ama kimseye çaktırmıyor. Sonra gizlice bir fotoğraf makinesi çıkarıp benim resimlerimi çekiyor. Evet bende baya şaşırdım. İlk başta Cemreyi çekiyor sandım ama bildiğin beni çekiyor. Bende acaba benden mi hoşlanıyor diye düşündüm. Sonra onunla konuşmaya karar verdim. Cafeden çıktıktan sonra onunla konuşucaktım.
-Vay be, dedi Emre bir anda. "Demek son haftamız he" diye devam etti buruk bir gülümsemeyle. Sonra herkez o buruk gülümsemeyi takındı. Melek söze girdi:
-Hayır ya saçmalamayın. Tabikide ayrılmicaz. Ben nerede olursanız olun sizi bulurum. Tamam belki bazılarımız farklı şehirlerde oturuyoruz ama belki aynı üniversiteyi kazandırırız."
Meleğin cümlesinden sonra herkes durgunlaşmıştı. Bu durum gerçekten beni çok üzüyordu. Yaklaşık bir beş dakika kimseden çıt çıkmadı. En sonunda Can ayağa kalktı ve Meleğe sandalyesi nin arkasından sarıldı. Biz çok şaşırmıştık. Çünkü Candan böyle bir hareket beklemiyorduk.
-Tabikide seni bırakmayacağız küçük kız, dedi Can ve gözünden bir damla yaş düştü. Hemen ardından bende ayağa kalktım ve bende sandalyenin arkasından sarıldım. Ama şuan Melekten çok Can'a sarılıyorum.
-Bırakabileceğimizi nasıl düşünürsün aptal kız, dedim bir yandan gülüp bir yandan ağlayarak. Sonra sırayla Sinan, Cemre ve Emre de bize katıldı.
Bir süre öylece sarıldık birbirimize. Bu bize çok iyi gelmişti. Can ın kokusunu ilk defa duymuştum. Onun kokusu öyle bir kokuydu ki sanki insanı alıp başka diyarlara götürüyor, insanı huzurla buluşturuyordu adeta. Bir beş dakika sonra ayrıldık ve hüzünlü hüzünlü kampa doğru yürümeye başladık.
Kampa vardığımızda saat 19.45'ti. Herkes odalara dağıldı. Kampın son gününe 4 gün var. Kızlarla kendimize birer kahve yaptık ve benim yatağıma oturup konuşmaya başladık.
-Kızlar ben bir şey söyleyeceğim size, dedi Cemre.
-Söyle tabiki, dedi Melek.
-Ben, Ben galiba Emreden hoşlanıyorum."
-Gerçekten mi? Çok sevindim Cemre, dedim ve sarıldım.
-Belliydi böyle olacağı, dedi Melek gülerek. Sonra ayrıldık ve bana bakmaya başladılar. Ben zaten anladım ne sorucaklarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Ardından
Novela JuvenilGenç bir kızın arkadaşlarıyla beraber ışıklarını yakma hikayesi...