Her gün gördüğünüz bir insanla nasıl olurda bir haftadır tek kelime etmeden dururdunuz? İşte bu sorunun cevabını en çok Harry merak ediyordu. Şu aralar değişik duygular içerisindeydi ve bunlardan en garibi ise her gün katlanan özlem hissiydi. Bir kaç sıra önünde oturan sarışını günün çoğu zamanında görüyor olabilirdi ama o hissede engel olamıyordu işte. Vakit geçirmek, konuşmak istiyordu. Onunla olmayı seviyordu Harry. Hatta onu da..
"Söylesene Cody, senin de özlediğin birileri var mı?"
Harry derste olduklarından dolayı bir hayli fısıldasa da Cody adını duyar duymaz kafasını cebinden çıkarmış ve kuzguna bakmıştı. Çok şükür ki nerede çıkıp nerede çıkmayacağı konusunda bir anlaşma yaptıklarından saçına veya omzuna tırmanmıyordu.
"Ee cevap vermeyecek misin?"
Cody bir süre daha Harry'ye bakmaya devam ederken daha sonra iki yana açtığı yapraklarıyla kuzguna sarılmıştı. Beklenebileceği üzere onun özlemi kesinlikle kuzgunun saçlarıydı ama çıkamadığından dolayı sarılmak zorunda kalmıştı.
"Her gün beraberiz ve sen beni mi özlüyorsun?"
Cody başını aşağı yukarı sallarken Harry'de ısırmamak için kendini dizginliyordu. Cidden o kadar tatlıydı ki..
"Aslında çok şanslısın biliyor musun? Her zaman benimlesin ve emin ol bu çok kıymetli bir şey.."
"Dostum kiminle konuşuyorsun sen?!!"
Ron arkasında oturan arkadaşının fısıldamalarına daha fazla dayanamazken merak edip ona dönmüştü. Cody ise anında cebin dibini boylarken kuzgun da sırada dikleşmiş ve kızıla dönmüştü.
"Kendi kendime."
"Kendi kendine dersten sonra konuşsan senin için daha iyi olmaz mı Harry!?
Herm'in azarlayıcı ses tonuyla kuzgunun teslim oluşu bir olurken profesörde dersi bitirmişti.
"Neyin var senin?"
"Hiç bir şeyim."
"O zaman niye dersi dinlemedin?"
Harry kıvırcık arkadaşından duyduğu soru üzerine anlamaz bakışlar atarken sırasında biraz öne kayıp ona doğru eğilmişti.
"Herm, biz ne zaman sihir tarihi dersini dinledik ki bugün dinleyeyim?"
Ron ve Harry, Herm'e karşı yumruk tokuştururken sınıfta yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Altın Üçlü'de yavaşça ayaklanırken Profesör Binns'in sesi duyulmuştu.
"Harry Potter, sanırım siz kalsanız daha iyi olur. Biraz konuşalım."
"Tabii ki profesör."
"O zaman biz gidiyoruz, sen gelirsin."
Harry ufak bir baş hareketiyle arkadaşını onaylarken eşyalarını toplayan sarışına doğru ilerlemiş, yanından geçerek profesörün yanına gitmişti.
"Buyrun profesör."
"Canını sıkan bir şey mi var?
"Hayır profesör, neden böyle düşündüz?"
"Biliyorsun normalde derslerimi dinlemezsin ama bugün ki daha farklıydı. Dışarıdan bir sıkıntın varmış gibi duruyorsun?"
"Gerçekten yok efendim."
Profesör bu cevap üzerine gülümseyip gitmek için ayaklanırken Harry geçmesi için bir kaç adım gerilemişti. Gerçi hoş istese içinden geçip giderdi ama saygı işte..
"Peki öyleyse, lütfen kendine iyi bak ve bir kez olsun dersimi dinlemeye çalış Potter."
Harry ufak bir gülümsemeyle giden profesörünün arkasından bakarken çoktan boşalan sınıfta beş dakikadır eşyalarını toplayamayan sarışını görmüştü. Sırf onları dinlemek için gitmediğine o kadar emindi ki..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fantastic Beasts
FanfictionSarışının hayatını değiştiren bir kabuluk, tesadüfen bu hayata dahil olan kuzgun ve dalından yeni koparılmış taptazecik bir drarry kurgusu.. Drarry