𝚘𝚗𝚎

1K 38 30
                                    

Öncelikle bu bölüm ana kurguya geçmeden önce yazılmış bir hazırlık bölümüdür. Başta sıkıcı gelebilir yani.

Tarih alabilir miyim? ✨

******

Genç adam, heyecanlı nefesler alırken gözlerini kapattı. Uzun bir süre sonra Kadıköy'de, kendini yuvasında hissettiği yerdeydi. Üstündeki çubuklu formaya bakıp gülümsedi. Gerçekten kendini kırk yıllık Fenerbahçeli gibi hissediyordu

Ya da kendi deyimiyle 'forty yıllık Fenerbahçeli'

Aklına bu cümleyi kurduğu video geldi ve güldü. Taraftarların kendisi hakkında ki paylaşımlarını okurken eğlenceli anlar yaşamıştı. Arada açıp bazen kendi haline gülerdi.

Bundan yaklaşık bir sene önce geçirdiği sakatlıkla birlikte formdan düşmüş, kendini toparlaması için kiralık olarak başka bir kulübe transfer olmuştu. Bu sürede Fenerbahçeye geri dönmeyi kafaya takmıştı, yeni ve geçici kulübünde uzun bir sakatlık atlatmış birisine göre harika bir performans sergilemişti.

Hatta zaten aldığı Türkçe eğitimini sıkılaştırmıştı. İnsanlarla iletişim kurabilecek kadar çözmüştü, konuşurken ki garip aksanına bazen kendisi bile gülüyordu.

Tüm bunları ise gerçekten evinde hissettiği yere, Fenerbahçe'ye tekrardan dönebilmek için yapmıştı. Buraya nasıl bu kadar bağlandığını hala çözememişti.

Şimdi ise gerçekten takımına geri dönüp forma şansı bulmuştu. Bu onun için yeni bir umuttu. Maçın başlamasına saniyeler vardı. Kendinden emindi, bu harika taraftarı hayal kırıklığına uğratmayacaktı. Yine ona 'Yunan Tanrısı' diye sesleneceklerdi.

Yani, o öyle umuyordu.

Düşüncelerini bölen şey ise gelen sert düdük sesiydi. O an tüm heyecanını ve stresini orada bırakıp maça odaklanmaya çalıştı.

Dakikalar geçti. Kendini vererek mücadele ederken topu çalmak için karşı takımın futbolcusuna döndü. İkili mücadeleden sonra topu almayı başarmış, önündeki çok özlediği arkadaşı Ozan'a pas atmıştı.

Bu güzel anı bölen şey ise hakemin düdük sesiydi. Topu aldığı pozisyona faul demişti! Halbuki adama temas bile etmemişti. İçinden Yunanca bir küfür savurdu. Dışından söylerse ceza yeme şansı vardı.

Türk hakemleri hiç değişmemişti. Bu durum onu sinirlendirdiği kadar hırslandırmıştı.

Dakikalar birbirini götürdü. İkinci yarı başladı. Fenerbahçe çok baskılı oynamasına rağmen hala bir türlü gol atamıyordu.

Pelkas bu duruma son vermekte kararlıydı. Mert Hakan, arkadaşının yüzündeki hırsı görüp gülümsedi ve ona pas attı. Dimitris, karşısındaki üç adamı çalımlayarak ilerledi.

Önünde iki kişi daha vardı ve ileride pas atabileceği hiç kimse yoktu. Bu noktadan sonra geri pas yapmak son seçenekti. Kaleyle arasında çok fazla mesafe vardı. İyice gerildi ve o kadar mesafeye rağmen şut çekti.

Derin bir sessizlik oldu. Sonra bir anda herkes bağırmaya başladı.

Goldü.

Kendisine doğru koşan Ozan, boğarcasına sarıldı. Ardından Szalai, Mert, Ferdi ve diğerleri de gelerek tebrik etti. Altay ise kalesinde eliyle onu alkışlayıp kalp yaparak tebrik ediyordu.

"Aramıza tekrardan hoşgeldin, Yunanistan."

Gülümsedi. Sevinçten ölmek üzereydi. Ait olduğu yerdeydi.

Yedek kulübesine koştu. Yardımcı antrenör olan Emre Abisine sıkıca sarıldı. Teknik Direktörleri bu maç cezalıydı.

O anda gözü kulübenin tam arkasındaki tribünde, en önde ki kıza kaydı. Üstündeki çubuklu forma, siyah saçları ve aynı renkteki gözleri ile güzelliğini sergiliyordu. Ufak ufak çilleri vardı.

Yardımcı Antrenör olan Emre, onlardan ayrıldıktan sonra tribünlere ilerleyerek o kıza sarıldı. Ayrıldıktan sonra konuşmaya başladılar.

Tam olarak duyulmuyor olsa da kız üşümüş olmalıydı, Emre üstündeki ceketi çıkarıp ona verdi. Kız mahçupça tebessüm etti.

Çok güzel gülüyordu.

O an tüm sevincini bir kenara bırakıp oraya odaklanmıştı Dimitris. Kimdi o kız? Onlara neden bu kadar yakındı? Onu bir daha görebilecek miydi?

Ve en önemlisi, nasıl insanları bu kadar çabuk etkisi altına alıyordu?

**********

Selamlar, öncelikle okuduğunuz için teşekkür ederim.

Şu ana kadar bir çok fanfic yazdım. Çoğunu zaten yayımdan kaldırdım ama ilk defa bir futbolcuya yazıyorum. Söz konusu da fanatik olduğum Fenerbahçe olunca olayların ruhunu bozmamaya çalışıyorum.

Umarım beğenmişsinizdir, bu sadece ufak bir başlangıçtı.

Teşekkür ederim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

𝘴𝘸𝘦𝘦𝘵 𝘣𝘶𝘵 𝘱𝘴𝘺𝘤𝘩𝘰, dimitris pelkasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin