𝚏𝚘𝚞𝚛

586 26 9
                                    

Dimitris bakışlarını karşısında ki kadına yöneltti.

"Nasıl yani? Savaşçı derken?"

Defne, utangaç bir şekilde konuştu.

"Bir yılda Türkçe'ni çok fazla geliştirmişsin, muhtemelen daha sık eğitim almaya başladın. Uzun bir sakatlıktan çıkmana rağmen kendini çok fazla zorladın ve o takım da harika oynadın. Daha geçen maç sahada bilincin kapandı, uyanır uyanmaz maçın nasıl bittiğini sordun..."

Gülümsedi.

"...Tüm yaptıkların geri döndükten sonra forma şansı bulabilmek, taraftarın gözünde eskisi gibi olabilmek içindi. Sen bu takımı çok seviyorsun ve bu takım için savaştın. Sen bir savaşçısın Pelkas."

Dimitris, bu güzel konuşma sonrası ne diyeceğini bilememişti. Karşısındaki kadın gerçekten tüm bunları anlayacak kadar zekiydi. O da şaşkın bir gülümseme attı.

"Eğer bu bir iltifatsa, teşekkür ederim."

O an genç kadının gözleri, Pelkas'ın ayağındaki bembeyaz kramponlara kaydı. Yanındaki küçük çantasını açıp siyah bir kalem çıkardı. Hafifçe diz çöktü. Dimitris kadının ne yapacağını anlamamış, şaşkınca bakıyordu.

"Laurel, Ne yapıyorsun?"

Defne elindeki kalemin kapağını açtı ve ayakkabının üzerinde gezdirmeye başladı. Çizdiği şey minik ve basit bir kılıç sembolüydü. Beyaz kramponun üstünde çok hoş görünüyordu.

"Artık gerçek bir savaşçısın."

Kahkaha attılar.

"Çok güzel çizmişsin."

Bu güzel anı bölen şey ise teknik direktörlerinin düdüğüydü. Mola bitmişti.

Defne bir şey hatırlamışcasına ona döndü.

"Haftaya benim doğum günüm, muhtemelen bizim evde ufak bir kutlama yapacağız. Ben tek başıma yaşıyorum, alt katımda da abim yengemlerle kalıyor işte. Sen de gelsene, istiyorsan yani."

Dimitris gülümsedi.

"Gelirim tabi."

Başka bir şey konuşmadılar. Antrenman çoktan başlamıştı.

*******

Pelkas elindeki havluyla terini silerken antrenman çoktan bitmişti. Defne yine abisiyle bir şeyler konuşuyordu. Onu görünce konuşmasını yarıda kesti.

"İki dakika geliyorum abi."

"Nereye ya?"

Kendisine doğru yürüdüğünde kalbi deli gibi atmaya başlamıştı bile. Kahretsin, ne oluyordu ona?

"Dimitris, yakaladım seni. Ben sana konum atacaktım da numaran yok bende."

Birbirlerine numaralarını verdiklerinde çekingence bakıştılar. Tabi uzaktan kendilerine sinirle bakan Emre'nin farkında bile değillerdi.

"Defne, kızım ağaç oldum!"

Pelkas anlamsızca baktı.

"Ağaç mı oldu? İnsanlar ağaç olamaz ki."

Defne kahkaha attı.

"O Türkçe bir deyim, çok beklettiğimi söylüyor abim. Neyse, görüşürüz."

"Görüşelim Laurel."

Defne abisinin yanına döndüğünde sırıtıyordu.

"Sen neden sırıtıyorsun yine? Dün de böyleydin. Hem siz ne konuştunuz?"

"Numaramı verdim ona."

Emre sinirle kaşlarını çattı.

"Ne? Neden? Ne alaka yani?"

"Doğum günüme davet ettim. Tüm takımı çağırdık, onu çağırmasak ayıp olurdu."

Emre biraz düşündükten sonra başını sallayarak hak verdi.

"İyi yapmışsın."

********

Evet, tekrardan selamlar. Artık yavaş yavaş karakter tanıtımını geçtik ve ana hikayedeyiz. Bu yüzden bölümler biraz kısalacak.

Neyse, sizce doğum gününde neler olacak?

Umarım beğenmişsinizdir, görüşmek üzere!

𝘴𝘸𝘦𝘦𝘵 𝘣𝘶𝘵 𝘱𝘴𝘺𝘤𝘩𝘰, dimitris pelkasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin