𝚗𝚒𝚗𝚎

516 22 12
                                    

Pelkas cümlesini bitirdikten sonra karşısında ki adamın bozuluşunu keyifle izledi.

"Defne, bir sevgilin olduğunu bilmiyordum."

Dimitris telefonundan saate baktı.

"Artık biliyorsun. Neyse benim antrenmana gitmem gerekiyor..."

Arabanın kapısını açıp arkadan aldığı montu Defne'ye uzattı.

"...Üşütme kendini, açta kalma. Kahvaltı yapamadın zaten."

Tüm bunlar olurken Erdem hala onları izliyordu.

"Görüşürüz."

Diyerek karşısında kendisine şaşkınca bakan kadının şakaklarına bir öpücük bıraktı. Defne kulağına eğilerek fısıldadı.

"Bu hallerin ne böyle?"

Pelkas bozulmuş ve kıskanç bakışlarla onları süzen adama baktı. Gülümsedi ve sesini yükselterek konuştu.

"Bende seni seviyorum güzelim."

*********

Akşam olduğunda herkes gelmişti fakat tek bir kişi eksikti.

Dimitris.

Defne onun geleceğinden emin olsa da içindeki endişeyi gizleyemiyordu. Kapı çaldığında heyecanlanarak koştu. Kimse onun bu hallerine anlam verememişti ama o aldırmadı. Kapıyı açtığında karşısında ki adam, eğilerek boynuna bir öpücük kondurdu.

"Gelmeyeceksin sandım."

Pelkas kadını kendisine çekip ellerini saçlarına götürdü.

"Ufak bir aksaklık oldu, özür dilerim."

Elinde gerçekten kocaman bir paket vardı.

"O benim hediyem olamaz değil mi?"

"Bilmem ki."

Tam dudaklarına eğilirken, içeriden bir ses geldi.

"Defne! Kardeşim, kim gelmiş?"

Yanlarına gelen Emre ile elektrik çarpmış gibi ayrıldılar, yakalanmamışlardı.

"Yunanistan, hoşgeldin. Gelsene içeri, daha pastayı kesmedik."

"Hoşbuldum Emre Abi, kusura bakmayın geciktim."

"Ne kusuru? Rahat ol, kendi evinmiş gibi."

Herkes, tam kadro içerideydi. Emre'nin küçük çocukları evde koşturuyor, etraftaki balonlarla oynuyordu.

"Bizim takımdakilere söylüyorum, Tuğba baya şey hazırladı ama pasta dışında hamur işi yok! Onu da çok abartmayın..."

Etraftan isyan nidaları yükseldi. Emre sinirle konuşmaya devam etti.

"...İtiraz yok. Sonra Ozan'ın üç dört sene önceki hali gibi oluyorsunuz. Diğer misafirlerimiz kafasına göre takılabilir."

Takım oflarken Emre'nin eşi Tuğba, elinde pasta ile odaya giriş yaptı. Herkes klişeleşmiş doğum günü şarkısını söylerken Defne kafasını eğdi, Pelkas onun bu haline gülümsedi.

Mumları üflerken gözlerini kapatarak içinden bir dilek tuttu. Daha sonra pasta kesildi ve herkes birer dilim aldı.

Şimdi sıra hediye faslındaydı.

İlk önce Emre elinde ufak bir hediye paketi ile geldi. Paketin içinden basit ama narin bir kolye çıktı.

"Küçükken, doğum günün de bunu sana annemiz almıştı. Tabi ben herkesin sana hediye almasını kıskanmıştım, çocuk aklı. Birkaç gün sonra gece bunu dolabından çalıştım, kayboldu sanıp çok üzülmüştün..."

İkisinin de gözleri dolmuştu. Pelkas dahil herkes onların arasındaki bu sevgi bağına imreniyordu.

"Vermek için biraz geç oldu ama... Üzülme sen. İyi ki doğdun miniğim."

"Abim"

Sarıldılar. Sonra sırasıyla herkes hediyelerini verdi, en sonunda sıra Pelkas'taydı.

Altay paketi görünce ıslık çaldı.

"Yunanistan, o ne öyle? Maçları daha iyi izlesin diye LCD televizyon falan mı aldın?"

Herkes gülerken Defne heyecanla paketi açtı. Paketten çıkan şey ile herkesin ağzı açık kaldı.

Bu bir tabloydu. Dimitris'in kendi elleri ile çizdiği bir tablo. Doğanın, ağaçların tam ortasında siyah saçlı bir kadın çizmişti. Bu kadın Defne'ye benziyordu.

Tablo da gece vaktiydi. Ağaçlar, gökyüzü, her şey koyu tonlardaydı. Sadece ortada ki kadın aydınlıktı, yıldızları izlerken resmetmişti onu. Saçlarında papatyadan bir taç vardı.

"Bu... Bu çocuk güzel. Sen mi çizdin?"

"Evet. İsminin anlamının bir ağaç olduğunu öğrendim. Seni ilk gördüğümden beri aklımda tek bir düşünce var, emerjinle her yeri aydınlatıyorsun. O yüzden bir tek kadını aydınlık çizmek istedim. Doğum günün kutlu olsun Laurel."

Herkesin dili tutulmuştu. Defne orada, herkesin içinde sarıldı adama. Sesli bir şekilde konuştu.

"Çok teşekkür ederim..."

Kulağına fısıldadı.

"Seni seviyorum."

Dimitris gözlerini kapattı ve kadının kokusunu içine çekti. Asıl sorun şu ki, Emre bunu görmüştü. Hediye onu da çok etkilemişti ama bu derece yakın olmalarına katlanamadı.

Emre'nin öksürük sesi ile ayrıldılar.

Daha sonra herkes bir köşeye dağıldı ve muhabbet etmeye başladı. Dimitris telefonuna gelen mesajla gülümsedi.

My Laurel: Koridorun sonundaki oda da bekliyorum.

********

Selaaaam, geç oldu ama güzel oldu.

Nasıldı?

Hediyeyi beğendiniz mi?

Bundan sonrası nasıl ilerleyecek?

Taslakta bölüm kalmadıği için en kısa zamanda yazmaya çalışacağım, kendinize iyi bakın!

𝘴𝘸𝘦𝘦𝘵 𝘣𝘶𝘵 𝘱𝘴𝘺𝘤𝘩𝘰, dimitris pelkasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin