NABER
BIYO SINAVIM VAR
hoca matematik sinavlarini okurken helen gelsene bi dedi allltima siciyodum arkadaslar olcem sandim bana boyle devam dedi AMA sinavimi vermedi hastalikli kadin ya kac aldim bilmiyom
neyse iyi okumalar!!!
•
"hocam? beni çağırmışsınız da benim etüdüm var bugün, hoca gelmeme izin vermeyebilir..." kafasını iki yana salladı. "iznini aldım ben, geç otur lütfen."
akorunu yaptığı gitarı kenara koyarken, gitarda takılı kaldı gözüm. gitar çalmaya küçükken başlamıştım ve şarkı sözü yazmak gibi, gitar çalmak da kaçış noktam olmuştu.
"müzik, sanat... aran nasıl?" ne sormasını bekliyordum ki, müzik hocasıydı sonuçta. "güzel, neden ki?" kısa cevabım ona yetersiz gelmiş olmalı ki, "güzel kısmını açar mısın birazcık? güzelden daha çok şey varmış gibi hissediyorum çünkü." diyerek kendini açıklama gereği duydu. son cümleyi de sorar gibi söylemişti ama hislerinden emin olduğu belliydi.
"yani, haklısınız esasında. küçüklüğümden beri yanımda olan sayılı şeylerden biri. söz yazmak, enst-"
"söz yazmak." dedi istediği cevabı almış gibi. cümlemi bitirseydim. "tabii, evet." dedim ağzımın içinden. niye kimse cümlemin sonunu beklemiyordu amına koyayım?
"benim seul'de üstünde çalıştığım ve çıkışını gerçekleştirecek bir grubum var. birkaç çocuktan oluşuyor. çıkışlarında bir aksaklık olmaz ve tam çıkarlarsa bütün kore, hatta bütün dünya tanıyabilir bu çocukları. ne kadar güzel, değil mi?"
kafa salladım. onlar için söz yazmamı isteyecek, ben de yazdığım sözleri kimseyle paylaşamayacağımı, kafama estikçe yazdığımı ve meslek gibi bir şeye dökemeyeceğimi anlatmaya çalışacağım, bundan emindim.
öyle de oldu. adamın ısrarları üzerine son kez açıklamamı yapmak için açtım ağzımı. "hocam, meslek olarak yapabileceğim bir şey değil bu. okulum var, seneye üniversite sınavına gireceğim ve onun için bile çalışmalarım düzenli gitmezken, kafama estikçe yaptığım şeyi hobiden çok mesleğe dökmek üzerimde baskı yaratır. hem, yazdıklarım öyle bütün dünya veya koreyle paylaşabileceğim şeyler değil, emin olun insanlar problemlerimi duymak istemezler. oturup ilham gelsin diye bekleyemiyorum zaten, kendi kendine geliyor, ben de yazıyorum."
yavaş yavaş yerimden kalkmaya yeltenirken, aynı zamanda da saate baktım. etüdün bitmesine beş dakika kalmıştı, direkt eve gidecektim anlaşılan. "jisung," diye seslendi arkamdan, ben çıkmadan. ona dönmedim ama durdum. "bir düşün, tamam mı? ve emin ol," onun da ayağa kalkışının sesini duydum. "dünya problemlerini anlattığın sözlere kulak vermeyi çok umursamaz. söz yaz, yeter."
arkamı dönmeden kafamı salladım ve çıktığım kapıyı arkamdan kapadım. haklıydı, dünya çok umursamazdı. ben problemlerimi anlatsam bile, kim oturup çözüm bulmaya yeltenecekti ki?
telefonumu çıkarıp seungmin'i aradım. telefonun açıldığını duyunca konuşmasına izin vermeden ben konuşmaya başladım.
"seungmin, etüde falan giremedim. müzik hocası durdurdu, minhoların anlattığını falan anlattı. oturup dünyanın duymaya hazır olduğunu sanmadığım şeyler yazdığımı söyledim, ısrar edip durdu. şarkılarımı yayımlasam ünlü olurmuşum, mala bak ya. kolaysa sen olsaydın, aptal aptal konuştu. etüt kafası falan da bırakmadı, kriz geçirdim ya. eve geliyorum şimdi, jeongin'e çikolata alacağım. felix yemişti hepsini, üzülmesin. istediğiniz bir şey var mı?"
sonunda sinirli bir şekilde konuşmamı bitirdiğimde, karşı taraftan şaşkın bir gülüş geldi. bu kesinlikle seungmin değildi. "vay canına," dedi minho'nun sesi. "okul ve hocalara karşı bu kadar dolduğunu bilmiyordum. nefes bile almadın."
doğru kişiyi mi aradığıma bakarken ekrandaki mal seung yazısıyla kaşlarımı çattım. "seungmin'i aradın." dedi aklımı okumuşçasına. "sadece gelirken ramen almanı söylemem için telefonu bana vermişti, seni arayacakken aradın yani."
"ha..." dedim diğer elimle saçlarımı karıştırarak. "tamam o zaman, ramen alıp geleyim ben." adımlarımı markete doğru değiştirirken, minho konuştu. "jeongin'e de çikolata almayı unutma, örnek abi seni." gıcık olduğumu belirten bir ses çıkardım. "alakası yok! önemsediğimden değil, susmuyor sonra..."
"aynen, yedik, tamam. eve gelince konuşuruz!" telefonun kapandığını belli eden ses kulaklarımı doldurduğunda, hâlâ dediklerimi gözden geçiriyordum. bütün içimi minho'ya dökmüştüm daha demin. ya yanlış bir şey söyleseydim düşüncesi kafamı doldururken derin bir nefes aldım.
ucuz atlattık diye içimden geçirirken, yüzümdeki minik gülümsemeyle markete ulaşmıştım bile.
•
lan biyoya calisacafima yaptigima bak
mental cokusneyse gorusuruz!!! sizi seviyom😓☹️💔