5.6K 648 359
                                    

BEN GELDIMMM

nasi gidiyo nasilsiniz☹️☹️❤️‍🩹

oy vermeyi unutmayin!!
IYI OKUMALAR!!!!

"şu an korkmam korkak olduğum anlamına gelmez." changbin, hız trenine binmek istemediği için mızmızlanırken, ben yanda seungmin ve jeongin'le iki kez bindiğim için bulanan midemi susturmaya çalışıyordum. "seungmin ve jeongin bütün tren boyunca el ele tutuştu, denemeni öneririm."

seungmin omzuma vurup küfrederken, yanda ağzı açık bana bakan jeongin'i görünce güldüm.

"korkmuştum!" jeongin hemen savunmaya geçince, ellerimi yukarı kaldırdım. "tamam, aksini iddia etmedim zaten?" jeongin bozulmuş bir şekilde etrafa bakarken, seungmin yanına gidip boş ver gibisinden sözler söylemeye başlamıştı bile.

tatlılardı esasında.

"ya kusacağım ben!" hyunjin bir anda tiz bir sesle bağrınca korkmuştum. minho korkumu yüzümden anlamış olacak ki bir anda gülmeye başlamıştı.

o kıkırdama gülüşe dönüştü, o gülüş de bir kahkahaya. ben de hafif bir gülümsemeyle izledim onu.

yaptığım yanlıştı, arkadaş ortamımızı bozacaktı. bunun hiç olmadığım kadar farkındaydım ve duygularımla arama mesafe koymaya çalışıyordum ama minho'yla aramda mesafe olmadığı sürece bunu yapmakta çok zorlanıyordum.

duygularımla arama mesafe koymak zorundaydım. duygularımla değil, duygularla.

"komik mi lan, ne gülüyorsun?" hyunjin'in minho'ya âni yükselmesi sonucu, etraftaki hiç dile getirilmeyen gerginlik yok olmuştu sanki.

evet, hâlâ arkadaşlardı ama sırf hiçbirimizin arası bozulmasın diye bu rolü yapıyorlar sanıyordu bazımız. "sana ne dingil, sana mı güldük sanki? mala bak ya." şu an aralarında soğukluk olmadığından kesinlikle emindik.

"yükselmesenize boşuna ya." felix'in sesi düşündüğümüzden çok daha fazla kalın çıkmıştı, çok daha fazla.

"büyüksün abi, kusura bakma." hyunjin geri adım atarken felix güldü ve yanına gitti. minho da bana geri dönmüştü.

"benim gitmem gerek, siz takılın." chan hyung'un bir anda söylediği şey hepimizi şaşırtmıştı. "nereye?" minho, yüksek ihtimal herkesin aklında olan soruyu sorarken, onun yerine seungmin cevap vermişti. "date için satıyor bizi kesin, demedi demeyin."

chan karşı çıkan bir cevap vermeyince, seungmin zafer kahkahasıyla elini yukarı yumruk yapıp kaldırdı. "ulan bunu da bildim! aşk doktoru diyeceksiniz bana bundan sonra, maaşa bile bağlanırım."

herkes gülerken, bir yandan da chan'a görüşürüz, iyi şanslar gibisinden cümleler kurmuş, cesaretlendirmiştik. "da derken?" jeongin anlamayan gözlerle seungmin'e bakarken, seungmin de aynı gözlerle ona döndü.

"ne diyon?" jeongin kurduğu cümleye gülerek bir daha sordu sorusunu. "ulan bunu da bildim, dedin. da eki niye var, başka neyi biliyorsun?"

bunlar çift olsa kesin herkesin anasını ağlatırdı.

seungmin benim olduğum kısma dönüp gülümsedi. "bana aşıksın ya jeongin, neyi bileceğim başka?" flörtöz hallerine girdiğinde anında jeongin'e döndüm. bunu yemesi gerekiyordu.

"ne aşığı ya, aptal aptal konuşma." seungmin'in yanında telaşlandığı için bütün o sherlock havası gitmiş, tam tersine kaşlarını kaldırmış, her hareketini inkâr ediyordu.

"nasıl yani, yalan mıydı her şey?" ikili hâlâ kendi hallerinde takılırken minho'nun bana yönelttiği soruyu duydum.

"yüksek şeylerden korkuyor musun?" kafamı belli belirsiz salladım. "pek sayılmaz, sen?" gözlerini kocaman açarak kafasını aşağı yukarı ağır ama fazlasıyla belirgince salladı. "deli gibi."

kafamı ona çevirdim. yüksek ve karanlık yerlerden hoşlanmadığını bilirdim ama onu bu kadar etkileyecek kadar sevmediğini bilmezdim. "o kadar çok mu cidden?"

yine aynı şekilde kafasını salladı. "ölecek gibi hissediyorum. ama," söyleyip söylememek arasında kaldığı çok belliydi. "ama ne?"

"bir şeylerden korkmak yaşadığımı hissettiriyor bana. yüksek bir yere çıkınca çok kötü hissediyorum, fakat sonrasında dönüp baktığımda bir duygu hissettiğimi hatırlıyorum."

dediklerini tarttım kafamda, haklıydı. ben neyden korkuyordum peki?

"ölüm korkutucu bence." dedim kaşlarım çatılı bir şekilde. "ama etrafımdakilerin ölümü, sevdiklerimin." kafasını salladı. "kendi ölümün hakkında pek bir endişeye sahip değilsin, değil mi?" dedi sanki beni okuyormuş gibi. "evet, değilim."

"olmalısın." sorar gözlerle ona döndüm. "sen ölsen..." dedi ve yutkundu. "emin ol, aynı evde o yıllarını geçirdiğin biz, baban, okuldaki diğer arkadaşların... hepimiz mahvolurduk."

dinlemeye devam ettim sakince. "bir zamanlar yaşama tutunmamda en önemli etkiye sahip olan kişinin yaşamaması... delirtirdi beni."

yaşama tutunmamda en önemli etkiye sahip olan kişi.

ben mi oluyordum?

"ben mi?" dedim inanamayarak. kafasını salladı yeniden. "o zamanlar...kötü olduğum zamanlar, çok kötü hatta. bana yaşamın sadece nefes alıp vermek olmadığını hatırlatmıştın. hatırlıyor musun," dedi ve izlemeyi o çok sevdiği yıldızlara baktı, bir şeyi hatırlamak ister gibi.

ben de izlemeyi çok sevdiğim ona.

"bana balkonda 'ne zaman üzgün hissedecek gibi olursan yıldızlara bak, oradaki o sönmek üzere gibi gözüken yıldızın esasında aralarındaki en genç yıldız olduğu gelsin aklına. o yıldızın yerine koy kendini. sönmek üzere olduğunu hissettiğin an, daha sadece yanmaya başlamadığını hatırla. yanmanı sağlayacak şey ben olurum, söz veriyorum.' demiştin."

kafa salladım, bunlar gecenin bir saati, minho'ya âşık olacağımı bilmeden sarf ettiğim cümlelerdi. her şeyi kelimesi kelimesine hatırlıyordum, aynı onun da hatırladığı gibi.

"ben de oradaki en parlak yıldızı sen olarak seçtim." hâlâ yıldızları inceliyor, gözlerini asla onlardan ayırmıyordu.

"ama en parlak yıldızlar patlamanın eşiğinde, yok olmak üzere olan yıldızlar..." dedim anlamayarak.

"işte," derin bir nefes verdi ve gülümsedi. "sen o patlamanın eşiğindeyken yanında olacağım. patlasan bile, sönmemen için orada olacağım. yanmanı sağlayacak şey ben olurum, söz veriyorum."

gülümsedim. hatta öyle gülümsedim ki, gökyüzünde bir yıldız olmasam bile, gülüşümün parladığını hissettim.

ve o kadar iyi hissettim ki, bu gülümseme hafif bir gülüşe dönüştü.

"o yüzden lütfen," bana baktı. gözlerime, gülüşüme.

"evet, belki ölünce ışık vermeyecek olan sen olabilirsin, ama sönen ben olacağım. bunu unutma, olur mu?"

buruk bir gülümseye dönüştü dudaklarımdaki. "unutmam. sonuçta sen benim sözlerimi unutmamışsın." güldü sakince.

"bir şeylerden korkmak yaşadığımı hissettiriyor bana."

yaşadığımı hissettiriyordu bana.

sona dogru bi efkarlandim noldu anlamadim ki
ve hala abi kardes ayn tamam en abi kardes sizsiniz brother support family support++

OFF
neyse gorusuruz!!!!
sizi seviyom☹️❤️‍🩹!

lovesong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin