nbr
offg hayat cok zor
ama en cok fiziksaka en cok da bu bolumu
aglamadan yazmakneyse
iyi okumalar helenin haremisize helenin haremi dicem artik
•
eve gelmiştim.
fazlasıyla âni bir karar olmuştu esasında. babama aklımdan geçen her tür düşünceyi anlatmıştım. bazen hayatımı sona erdirmek ve hiçbir şey yaşamamışım, hatta hiç yaşamamışım gibi yok olmak istediğimi bile.
kavga etmemiştik, şaşırmış ve bana sıkıca sarılmıştı sadece. böyle zamanlarda beni sevdiğini söylese bile hiçbir şey değişmeyeceğini, bunu hareketleriyle bana hissettireceğini söylemişti.
ben de eve gitmeye karar vermiştim. geceydi, saati bilmiyordum ama fazlasıyla geç olmalıydı çünkü ne evin bahçesinden bizimkilerden birinin sesi geliyordu ne de sokakta herhangi biri vardı. telefonumun şarjı olsa anlayabilirdim belki.
montumun cebinden anahtarı aldım ve uyuyor olabilecekleri gerçeğini göz önünde bulunarak sessizce kapıyı açtım.
bunu yaparken gözlerim doluydu tabii. nedeni bilinmez, sadece iyi hissetmiyordum. ya artık hep buraya gelince, sadece gizlime saklıma önem vermeyen yedi kişi aklıma gelirse diye düşünmeden duramıyordum. öyle insanlar değildi hiçbiri. ama aklımdan çıkaramıyordum bu düşünceyi.
en son mesajlarını okumamın üstünden üç gün geçmişti. evet, o gün ne kadar eve dönmeyi istesem de uyuyakalmış ve gördüğüm kâbus yüzünden bu düşünceyi birkaç gün sonraya ertelemiştim. o birkaç gün sonra ise şu an kapının önünde olduğumu varsayarsak bugündü.
gördüğüm kâbus ise yine düşüncelerimi öğrenmeleriyle alakalıydı. insanlara gerçekte ne düşündüğümü açmayı seven bir insanımdır, ama yapamıyordum bunu. ne olursa olsun, asla gerçek düşüncelerimi anlatacak kadar dürüst hissetmiyordum kendimi.
daha kendime bile anlatamamıştım çünkü.
bazen ben bile kendimin iyi olduğunu düşünür, her kötü düşünceden uzaklaşırdım. akşam yine aynı düşüncelerle oturup söz yazacağımı bilmeden.
aynı şekilde her gün minho'nun güzelliği sayesinde gelen mutlulukla uyanırdım, akşamında yine ellerini hyunjin'in belinde göreceğimi bilmeden.
kızmıyordum, kızamazdım ki. benim neyimeydi kızmak? ikisi de hayatımdan, kendimden çok değer verdiğim iki insandı ve ben onların mutluluğu için her şeyi yapmam gerekirken, bazı zamanlar keşke ayrılsalar diyordum.
bencil bir insandım.
burnumu çektim ve girdiğim evin kapısını kapattım. gözümden yaşlar aktığını biliyordum fakat öyle her şeye ağlamazdım. buna ağlamamın sebebini bile bilmiyordum, fazlasıyla dolmuştum sanırsam.
montumu çıkardım, hava soğuktu dışarıda ama eve girince sıcak basmıştı. aynı şekilde beremi de çıkarırken uyumadıklarını odadan odaya konuşan arkadaşlarımla fark etmiştim.
gülüşüyorlardı. benim geldiğimi fark ettiklerinde gülüşmeleri duracak, gergin bir ortam olacaktı ki bu neşelerini yok edeceğim anlamına geliyordu. bunu da sevmiyordum işte.
kendimle alakalı en ufak bir şeyi bile sevmiyordum.
inanır mısınız bilmem, minho'nun da bir zamanlar böyle olduğunu biliyordum.
kendisini asla sevmez, benden tavsiye isterdi, her konuda. yaklaşık bir hafta önce yaptığı hareketin nedenini kestirebiliyordum artık, sakin bir kafayla.