21 En Yalnız Sayıdır.
(5 Kasım 2022)
Alex önündeki dosyayı bir kez daha açtı ve parmaklarını yazının üstünde gezdirerek içinden tekrar tekrar okudu
"Beş Kasım"
Ve tekrar
"Beş Kasım" daha sonra dosyanın kapağını hafif bir biçimde kapattıktı ve düz duvara baktı.
Kimse öylece bir yerde doğup sonsuza kadar kimliksiz kalamazdı. Ancak Alex buna sıkı sıkıya inanıyordu.
Ta ki doğan her büyücünün kayıtlara doğduğu an geçtiğini öğrenene kadar. Evet aslında bu kadar basit bir şey onun hayatınının fay hatlarında kırılma yaratmıştı.
İç çekti ve oturduğu sandalyeden kalktı. Gri biraz kendisine büyük gelen paltoyu üstüne geçirdi. Ardından beresini düzeltip hızlı adımlarla bürodan çıktı. İvmesini arttırarak sokak boyunca kalabalığı yararak yürüdü. Yağmur indirmeye başlamıştı bile.
Her zaman geldiği ve artık bir alışkanlık olan barın kapısından içeriye kendisini attı. Kaldırım altında kalan mekanı pek kimse bilmezdi. Alex'e de Winston göstermişti işe başladığında.
Barmenin çalıştığı masanın yanındaki bar sandalyesine oturdu. Burnunu çekti ve göz pınarlarını kuru tutmak için Boğazının acımasına izin verdi. Barmen elindeki havluyu omzuna atıp Ellerini tezgaha yasladı.
Alexten oldukça yaşlıydı adam, en az 50 var diye düşünmüştü Alex.
Kısa süre içinde garip bi ahbaplık ilişkisi kurmuştu. Genelde adam bir şeyler anlatıyor, Alex ise onu dinliyordu. Hoşuna gitmiyor değildi. Aslına bakarsanız epey hoşuna gidiyordu.
"Bira mı?" dedi barmen
Alex kafasıyla evet yaptı.
Adam tekrar arkasını döndü ve bardağa bira doldurdu.
Alex adam dönmeden konuştu. "Mum var mı" dedi
Adam kafasını ona doğru çevirdi ve başıyla onayladı.
Alex cebinden çakmak çıkarttı ve elinde çevirmeye başladı.
Adam bardağı önüne sertçe bıraktıktan sonra eğildi ve çekmeceleri karıştırıp bir adet pasta mumu çıkarttı.
Onu da Alex'in önünde koydu ve tekrar tezgaha yaslandı.
"Ne yapıcaksın?" Dedi sesi çatallanarak
Alex bir şey demedi, çakmağı yaktı ve ardından ateşi mumla buluşturdu. Fitil alevlendi, iki adam birbirine baktı.
"Doğum günüm." Dedi Alex, içinden yani öyle olduğunu umuyorum diye geçirdi.
Adam sırıtmaya başladığında Alex'in gözleri ateşe takılmıştı. Yine aynı şey oldu, kafasının içinde anılar bağırmaya başlıyordu.
Yetimhanede 1 Ocak günleri her zaman telaşlı geçmişti. Yeni yıl geldiği için değil, kimsesiz çocukların çocuğunun doğum günü 1 Ocak olarak kayda geçtiği için.
Alex de onlardan biri olduğu zamanı hatırladı. Daha tekdüze diğerlerinden farksız olduğunu hatırlamıyordu. Hepsi gibi kısa saçlı, zayıf, suratında ve vücudunda çeşitli yaralar olan ve 1 Ocakta Doğan bir erkek çocuğuydu.
Yetimhanedeki pastayı hatırladı. İçinde muz mu vardı çilek mi pek anımsamıyordu, Alex ikisini de sevmedi zaten, sadece kremasını yerdi. Hediye aldığını düşünmüyordu. En azından buna dair hiçbir anısı yoktu.
Zihinini şöyle bir yokladı...Hayır yoktu. Okula başladıktan sonra kendine ait doğum günleri olmaya başlamıştı. İlk başta çok garip geliyordu, zira doğum gününün bile ona ait olmamasına alışmıştı. İlk sene arkadaşları hatta arkadaşlarının aileleri bile hediye yollamıştı ona. Belki açıldıklarından belki de onu sevdiklerindendi, Alex bunun arasındaki ince farkı çözemedi Hiçbir zaman. İkinci senesi hayal edilemeyecek kadar güzeldi, weasleylerin evindeydi ve tatildi. Anna ona pasta yapmıştı ve meşhur beresini hediye etmişti. Alex bir gün patronus yaparsa bu an ile yapacağına emindi.
Her yıl katlanarak arttı bu süprizler her ne kadar Alex sevmese de. CD'ler, plaklar, fotoğraf makineleri, kazaklar, atkılar, gömlekler, bardaklar, defterler, kalemler geldi yıllarca. Ha yanlış anlamayın, hepsine minnettardır elbette. Ancak ilk 10 senenin açığını hala kapatamamıştı hiçbir şey. Ne kadar kişi kutlasa da 1 Ocağın onun doğum gününün olmadığımı bilmemesi bu günü tam olarak anlamlı kılmadı Hiçbir zaman.
Ta ki geçen aylarda gerçek doğum gününü öğrenene kadar
5 Kasım 2001'de bir yerlerde doğdum, diye düşündü hala ateşi izlerken. Acaba o gün ne oldu diye düşündü sonra. Belki önemli birinin daha doğum günüdür, veya ölüm günü kim bilir.
Barmenin konuşmasıyla gözlerini ateşten ona çevirdi. "Eline eriyecek."
Alex tekrar muma baktı.
Ve barmen ekledi. "Dilek tuttun mu?"
Alex gözlerini kapadı, adet buydu ya,
Ve tekrar açıp mumu üfledi.
Adam sırıtmaya devam ederek alkışladı.
"Kaç oldun?" Dedi ardından.
Alex çenesiyle oynarken cevap verdi. "Yirmi bir"
Adamın kaşları yukarı kalktı.
"21 en yalnız sayıdır."
Alex omuz silkti ve birayı kafasına dikti.
Bir kaç saat orada oturdu. Çakırkeyif olmuştu iyiden iyiye. Cebinden para çıkartıp tezgaha bıraktı ve evin yoluna koyuldu.
Yağmur kesilmiş ve havada toprak kokusuyla gece sessizliği kalmıştı.
Alex apartmanın önüne geldiğinde anahtarını çıkartıp içeri girdi. Daha sonra merdivenlerden aşağıya indi ve evinin kapısını araladı.
"Ben geldim." Dedi
Koltuğunda oturan Liz ona baktı. "Selam" diye yanıtladı biraz gülümseyerek. Alex ayakkabılarını çıkartmadan salona doğru geldi.
Karanlıkta sadece televiyonun ışığı etrafı aydınlatıyordu.
Gözleri televiyondaki filme takıldı.
Bu filmi izlemişti biliyordu. Henüz yeni izlemeye başlamış olmalıydı.
Ekrana kitlenircesine baktı ve "V" ile aynı anda repliği söyledi.
"Hatırla, hatırla kasımın beşini hatırla."İçimde yaşadığım hislerin bir parçası olan ve hayatımdaki herkesten iz taşıyan Alex. İyi ki varsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alex
Non-Fiction"Hasta bir adamım. Ben kötü bir adamım. Tipsiz bir adamım ben. Sanırım karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz ne hastalığımdan anladığım var ne neremin ağrıdığından " -dostoyevski