🌀 4.Bölüm 🌀

52 12 6
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Düşünce selini, basın mensubunun çekingen ve titrek sesi böldü.

"Başkanım? Az önce duyduğumuz şeylerde kimi kastettiniz? Yoksa son anda gelişlerini iptal eden sanatçı arkadaşlara mı?"

Durumu kurtarmaya çalışıyor, aklına o an gelmemiş olma ihtimaline karşı Muhittin'e yönelebileceği yolu gösteriyordu adeta. Çok iyi biliyordu ki patronu, yeni başkanla oldukça sıkı fıkıydı ve seçim kampanyasını adeta beraber yürütmüşlerdi.

Onu kötü göstermek, patronu kötü göstermekti. Patronu kötü göstermek ise kuşkusuz işsiz kalmak hatta yakında beride başka yerlerde de iş bulamamak demekti. Geçim sıkıntısının oldukça baş gösterdiği bu günlerde, işsiz kalmak yerine doğrudan, etikten uzaklaşmak çok daha doğru bir tercih gibi duruyordu.

Muhittin'in yüzü sıkılmış limon gibi kasılmış, bir dudağı hafiften yukarı çekmeye başlamıştı. Telaş yaptığında büründüğü bu hali bilmeyenler, yüz felci geçiriyor gibi algılayabilirlerdi.

Meydanın farklı yerlerine dağılmış katılımcılar, sesleri duydukça Muhittin'in arkasında toplanmıştı ve dağılmış hallerine göre çok daha kalabalık duruyorlardı. Dahası ne olduğunu merak eden başkaları da kalabalığı gördükçe itişe kakışa kendine bir yer ediniyordu.

Çok kısa sürede bir kar topunun yuvarlanması gibi büyüdükçe büyümüştü sayı. Yine de bu sayı, eğer ki durum toparlanamazsa ulaşacağı kitlenin yanında bir hiçti. Kalabalık bir cevap alamadığı için gittikçe huysuzlanıyor, kendi aralarındaki fısıltılaşmalar duyulur hale geliyordu.

"Baksanıza şuna, koskoca adam kaskatı kesildi, tek kelime edemedi halen."

"Duyan var mı? Ben tam anlayamadım ne dediğini?"

"O yanındaki çocuk da kim hele mikrofonu tutmuş öyle ona?"

"Çocuğa mı kızdı acaba? O da garibim pek bir masum duruyor."

"Koca başkana yakışıyor mu hiç bu durum?"

Muhittin'in şansına aradaki boy farkından ötürü sesi, mikrofondan yeterli düzeyde anlaşılır çıkmamıştı. Konuşma yaptığını sanan halk, merakla etrafına toplanmıştı.

Esas söylediklerini, sadece su almaya giden belediye çalışanı ve yerel gazete mensubu genç duymuştu. Onlar da durumu bozmamış hatta kurtarmak için çırpınıyorlardı. Muhittin, soğuk soğuk terlerken büyük elleriyle mikrofonu kaptığı gibi ağzına götürdü.

Sonuna kadar inkâr et politikası gereği, yapabildiği ölçüde hiçbir şey olmamış, ağzından olumsuz hiçbir şey çıkmamış gibi yapıp tüm sevecenliğiyle yalanlar söyleyip halkın gönlünü kazanmak için döktürmeye başladı. Bu siyasetçilere öğretilen olmazsa olmaz altın kurallardan biriydi.

"Değerli hemşerilerim, bu akşam burada güzel ilçemizin nadide halkı için düzenlediğimiz festival için bulunuyoruz. Hepiniz hoş geldiniz!"

Mahşer FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin