Kahvaltıdan sonra bir mağazaya gidip yeni ve pahalı giysiler seçtiler kendilerine.
Suppasit her zamanki tarzını korumuştu. Siyah ağırlıklı ve şık giysiler tercih etmişti.
Kana da üstüne tam oturan ve öncekilere göre daha cüretkar parçalar beğenmişti. Suppasit ile küçük bir tartışmaya girmiş olsalar da Kana galip gelmiş ve istediği kıyafetleri aldırmıştı.Kana ince bacaklarını saran deri pantolonlar ve şortlar, süet ceketler, derin dekolteli gömlekler ve transparan üstler almıştı. Eski alışkanlığından vazgeçemediği için ayakkabıları da topukluydu.
Alışverişten sonra yeniden yola çıkmış ve başka bir şehire öğleden sonra giriş yapmışlardı. Öncekine göre daha zengin bir yer olduğu belli oluyordu. Binalar yüksek ve modern yapılıydı. Sokaklarda yürüyen insanlar pahalı tarzlara sahipti. Arabalar galeriden fırlamış gibiydi. Kana heyecanla cama yapışmış bu yeni şehirdeki her detaya ilgiyle bakıyordu.
Suppasit yine ultra lüks bir otelin önünde durdu. Resepsiyona doğru giderken Kana'nın beline sarılmıştı.
İki yakışıklı adam manken gibi yürüyerek asansöre ilerlerken herkesin gözleri onların üstündeydi. Hayran ve imrenme dolu bakışlar onları takip etti.
Oda servisinden odaya güzel bir yemek getirmelerini istediler. Yemekten sonra rahat kıyafetler giymiş ve geniş yatağın ortasında oturmuşlardı.
Kana bol ve kısa şortunun üstüne salaş bir tişört giymişti. Suppasit'in ise giydiği eşofman altından başka bir şey yoktu üstünde. Kaslı üst bedeni çıplaktı.
Önlerinde bir yığın şeklinde iskambil kağıtları duruyordu. Kana da oyun oynamayı öğrenmek istemişti. Suppasit kolay olanlardan başlayıp daha zorlayıcıları göstermişti sırayla. Küçük olan, kıvrak zekasıyla tüm kuralları hemen öğrenmişti.
"Bittim! Yine ben kazandım!" Kana elindeki son kartı da yatağın üstüne atıp sevinçle bağırdı. Ellerini havaya kaldırmıştı. Yüzünde kocaman bir sırıtış vardı.
Suppasit elinde kalan fazla kartları bıraktı. Kana'ya yaklaşıp çocuğu belinden yakaladı. Kucağına doğru çekti.
"Ah! Seninle neden iddialaşıyorum ki zaten! Sen her zaman kazanıyorsun!"Kana kıkır kıkır gülüyordu. Suppasit onu gülüşünden öptü. Kucağına yerleştirdiği dolgun kalçaları avuçladı. Sert eller şortun açık bıraktığı yerlerden içeriye doğru kaydı. Kana minik bir iniltiyle dudaklarını ayırdı.
Suppasit esmer çocuğun uzaklaşmasına izin vermeden yeniden uzandı ve alt dudağını ısırıp çekiştirdi.
"Benim güzel oğlum kazanmasına karşılık olarak bir ödül istiyor mu? Hmm? Babacığı ona sevdiği bir şeyi versin mi?"Kana heyecandan hakim olamadığı sık nefeslerini Suppasit'in yüzüne doğru üflüyordu. Kendi dolgun dudaklarını yaladı. Suppasit'in bakışları saniyesinde oraya odaklandı. Yutkunurken adamın adem elması hareket etti. Kana bu kadar talep ediliyor oluşu karşısında daha fazla heyecan duydu.
Esmer çocuk yavaşça başını salladı. Suppasit zaten beklediği cevap karşısında gülümsedi. Kana'yı sırt üstü yatağa yatırmadan önce örtünün üstündeki iskambil kağıtlarını süpürüp aşağıya attı. Kana'nın dudaklarını emerek öptü. O sırada kıyafetlerini de çıkarmayı ihmal etmemişti.
Kana'nın yanağını yaladı. "O adam burayı mı okşamıştı pis elleriyle?" Fısıltısı derinden ve sahipleniciydi.
Kana yattığı yerde titredi. Suppasit aynı yanağını birkaç kez daha yaladı. Sonra dili çenesinden boynuna ve göğsüne kaydı. Yavaşça aşağıya indi. Kana'nın baldırına geldiğinde iki eliyle tutup sıktırdı.
"Bu bacağını mı tutmuştu?"Önce küçük bir öpücük kondurdu. Sonra öptüğü yeri ısırdı. Kana hissettiği acıyla bağırıp bacağını Suppasit'in elinden kurtarmaya çalıştı. Suppasit birkaç saniye daha ısırığı devam ettirip bıraktı. Isırdığı yeri yaladı.
Kana'nın üstüne uzandı. Çocuğun yüzüne yerleşmiş ağlamaklı ifadeyi bir öpücükle bozdu.
"Sana aşığım Kana. Sen sadece bana aitsin."Kana ellerini Suppasit'in göğsünde gezdirdi. Tenini okşayarak yüzüne ulaştı. Gözlerinin içine bakarak tane tane konuştu. Her kelimesinin doğruluğuna inandırmak istiyordu onu.
"Ben sadece sana aitim Suppasit."Ve bir kez daha Suppasit esmer çocuğu altında kıvrandırmış, ikisini de zevkten kendilerinden geçirene kadar Kana ile sevişmişti.
............
Şık giyinimli iki adam parıltılı mekana giriş yaptı. Burası arkalarda, gizli saklı koridorlarda kumar odaları olan bar veya clublardan değildi. Burası bizzat kumarhaneydi. Koskoca mekanın her bir santimi çeşit çeşit kumar oyunlarını içeren masalar ile donatılmıştı. Tavanı altın varaklı, avizeleri elmastan, masa ve sandalyeleri işlemeli zengin bir mekandı.
Mekan kadar insanları da oldukça gösterişliydi. Kadınların mini elbiseleri, omuzlarına attıkları kürkleri, ayaklarındaki topuklu ayakkabıları ve ağır makyajları, adamların ise tasarım takım elbiseleri göz alıcıydı.
Garsonlar ellerindeki altın tepsilerde kokteyl servis ediyordu. Alt tonda bir klasik müzik çalıyordu. İçerisi hafif pudralı bir kokuya sahipti.
Kana ve Suppasit girişteki kırmızı halıdan geçip içeriye bir göz gezdirdiler. Garsonlardan birisi yanlarına gelip yardım teklifinde bulundu. Suppasit boş bir poker masası istedi. Adam onları köşedeki masaya yönlendirdi.
Masada oldukça yaşlı bir adam ve otuzlarını henüz geçmiş bir kadın vardı. Suppasit ve Kana selam verip oturduktan sonra orta yaşlı bir adam daha geldi. Adam sandalyesine oturup yanında getirdiği kızıl saçlı kadını kucağına oturttu. Kızıl saçlı cilveli bir şekilde gülüp sırtını adamın göğsüne yasladı. Zaten kısa olan eteği oturunca yukarı kayıp bacaklarını daha çok açıkta bırakmıştı.
Kızıl saçlının gözleri masanın karşısındaki Suppasit'e kaydı. Kırmızı rujla kaplı dudakları arsız bir gülüşle kıvrıldı. Göz kırptı. Protez tırnaklı işaret parmağını açıkta duran göğüs çatalına koydu ve elbisenin yakasını çekiştirerek dekoltesini biraz daha açtı.
Suppasit gülümsedi. Aynı şekilde göz kırparak karşılık verdi kızıl saçlıya. Kadın güldü ve baş parmağını erotik bir şekilde ağzına sokup emdi. Suppasit kaşlarını kaldırıp çapkın bir bakışla yamuk gülümsedi.
Kana yanı başında gerçekleşen olaya tanıklık ederken irice açtığı gözleri Suppasit'e bakıyordu. Adam resmen gözleri önünde kızıl bir çıtırla flörtleşiyordu. İlk başta kalbini sıkıştıran bir şeyler hissetti. Boğazı düğümlenmişti. Sonra bu duygu yerini öfke ve intikam duygusuna bıraktı. Kartlar dağıtılıp oyun başladığında Suppasit yan gözle Kana'nın çatık kaşlı ifadesini görmüştü.
Oyun ilerliyordu. Garson masaların arasında dolaşırken onların masasına da uğradı. Kana bir içecek istedi kendine. Eline alırken tutamamış gibi yaparak elindeki içkiyi yan taraftaki oyuncunun üstüne döktü. Renkli sıvı adamın gömleğini boydan boya ıslattı. Kana mahcubiyetle ayağa fırladı.
"Çok özür dilerim! Birden elimden kaydı!"
Adam huysuzca mırıldanıp üstünü silkeledi ama kumaş çoktan tüm içkiyi içine çekmişti. Kana adamın gömleğine uzandı.
"Lütfen size yardım edeyim!"Gömleğin yakasından içeri süzülen içecek adamın göğsünde damlacıklar halinde kalmıştı. Kana eğilip damlacıkları adamın teninden yaladı. Dilini adamın göğsünde gezdirirken gözleri Suppasit ile buluştu. Suppasit zift gibi bakışları ile Kana'ya bakıyordu. Boştaki eli yumruk olmuştu. Dişlerini sıktığı gerilen çene kaslarından belli oluyordu.
Kana görüntü karşısında o kadar korkmuştu ki zafer kazandığı için sevinemiyordu bile. Önündeki adama gülümseyip yerine oturdu. Suppasit'in yakıcı bakışlarını üstünde hissetmesine rağmen kafasını çeviremedi.
Oyun sonunda kazanan Suppasit masadakilerden gelen tebrikleri duymazdan gelerek ayağa kalktı ve Kana'yı tuttuğu gibi çıkışa yöneldi. Kana bir kez daha yaptıklarının hesabını vermek için Suppasit'in peşinden sürükleniyordu. Ve bu sefer ucuz atlatamayacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poker Face /MewGulf
FanfictionSuppasit hilekar bir kumarbaz. Yaşadığı ülkenin dört bir yanında herkesi dolandırıp kazandığı paraları amaçsızca harcıyor. Kana müşterisi çok olan bir clubda direk dansçısı. Onu izlemek için gelen çok insan var. Zarif vücudu ve kıvrak hareketleri il...