9.Bölüm 🍂

905 69 60
                                    

Turgan, birkaç dakika sonra kendini toparladı ve eve girmek için arkasını döndüğü sırada, duyduğu sesle yerine çivilendi adeta.

"Hoş geldin Turgan. Hoş geldin eski dostum!"

Duyduğu, tanıdık ama bir o kadar da yabancı ses kulaklarına ulaştığında, sağır olmayı diledi. Birbirlerini en son, Mevsim'in cenazesinde görmüşlerdi. Üstünden 26 yıl geçmesine rağmen, yine karşılaşmışlardı...

20 Ağustos 1995
Bir grup insan, omuzlarında taşıdıkları tabutla mezarlığa girdiler. Adamların peşinde de, ağlayan kadınlar vardı. Tabut, Mevsim'in gömüleceği mezara gelmeden, Turgan da omuzladı tabutun bir ucunu. Usul usul ağlıyordu. Sevdiği kadının tabutunu omuzlamıştı. Dünyanın yükünü taşıyordu sanki. Bu, kalbine çok ağır geliyordu.

Boş mezarın başına gelince, tabutu bıraktılar ve Turgan mezara indi. Mevsimin bedenini alıp, dikkatlice yerleştirdi mezara ve gözyaşları içinde, tahtaları dizdi. Daha sonra mezardan çıktı.

Kadınlar ağlarken, etraftaki adamlar mezarı toprakla doldurmaya başladılar. Yanındaki arkadaşı, birkaç kürek toprak attıktan sonra küreği toprağa sapladı ve Turgan'a döndü.

"Hadi sen de toprak at biraz. O senin en yakın arkadaşındı. Eksiksiz yerine getir son görevini." dedi. Arkadaşının sesi de çatallı çıkmıştı. Üniversiteden beri tanıyorlardı birbirlerini Mevsim'le.

Turgan, üzülerek küreği topraktan çıkardı ve toprak atmaya başladı mezara. Görüş açısı giderek azalıyordu ağladığı için. Daha fazla dayanamayarak, küreği bırakıp kenara çekildi. İlerideki çam ağacının dibine oturdu.

Bir süre sonra mezar tamamen kapanmış, herkes gitmişti. İmam da son görevini tamamlayıp, o da gitmişti. Sadece Turgan kalmıştı Mevsim'in yanında. Herkes gidince, mezarın başına gitti ve yanına oturdu.

"Mevsim... Kalbime öyle bir yük bıraktın ki, çok canım yanıyor. Seni kendi ellerimle bu toprağa koyup, üzerine toprak atmak düşüncesi, gerçekten nefesimi kesiyor. Daha erkendi be Mevsim. Çok erkendi. Neden gittin? Neden beni, oğlunu bıraktın?" diye ağlarken, bir çift siyah ayakkabı gördü önünde. Başını kaldırınca, bu kişinin Samet olduğunu gördü.

"Demek bitti ha?" dedi mezara bakarak. Gözleri kızarmıştı. Belli ki o da ağlamıştı. Ama şu an sakin görünüyordu.

"Cenazesine katılmak zahmetini bile göstermedin. Şimdi ne diye geldin buraya?" diye sordu Turgan sinirle ve ayağa kalkıp, Samet'in karşısına dikildi. Samet, Mevsim'in mezarına baktı.

"Başından beri buradaydım. Siz görmediniz sadece." dedi ve tekrardan Turgan'a baktı. "Buradaydım yani. Onu nasıl toprağa koyduğunu gördüm." dedi ve soğuk bir ifadeyle konuştu tekrar. "Acıttı değil mi Turgan? Sevdiğini bırakmak, acıttı değil mi?" diye sordu. Turgan, anlamamış bir ifadeyle bakıyordu Samet'e. Bir şeyler ima ediyordu ama anlamamıştı.

"Ne demeye çalışıyorsun?" diye sordu. Samet, Mevsim'in mezarına çevirdi bakışlarını ve cevap verdi Turgan'a.

"Mevsim'in sana karşı bakışları değiştiği zaman benim de canım acımıştı. Sana aşkla baktığını farkettiğimde, ben de aynı şu an senin hissettiğin gibi hissetmiştim." dedi. Bakışlarını Turgan'a çevirdi. Öfkeli bir şekilde bakıyordu. "Şimdi gelmiş bana, cenazeye neden katılmadığımı soruyorsun! Artık kalbi bana ait olmayan bir kadının cenazesine neden geleyim ki?" dedi. Turgan, duyduklarıyla büyük bir sık yaşıyordu. Samet'in farkettiğini bilmiyordu. Yalnız, ortada çok büyük bir yanlış anlaşılma vardı. Bunu düzeltmesi gerekiyordu.

EMANET *bxb*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin