Eğer İyi biri ölüme kavuşuyorsa İstanbul yas tutar ve ağlar...
Kapıdaki kişi...
Burak Ateş...
Benim kapımda...
Bana bakıyor...
Ama neden?
Neden gelmişti?
Bugün yeterince beni üzmemiş miydi?
Daha ne kadar üzebilirdi?Neden hala Burağı seviyordum?
Beni bu kadar üzen birini sevmem...
Kendime bunu nasıl yapardım...Burak "daha ne kadar bekleyeceğim burada?" dedi.
Pişkinliğe bak delirmek üzereyim.Bir kaç saat önce bana resmen Sare'yi sevdiğini söyleyen insan, şimdi nasıl benim evimin önünde bu kadar pişkin hareket edebilirdi?
"Sana diyorum Zeynep" dedi.
"Senin burada ne işin var?"dedim.
"Canım istedi geldim" dedi.
Ben bunu gebertirim."Ne bu pişkinlik? Ne zannediyorsun sen kendini?"
"of içeri alacak mısın artık dondum burada" dedi.
Yüzündeki tatlı gülüşe gülmemek için zor tuttum kendimi."İçeri falan almıyorum annemler evde, git buradan"dedim.
Güldü...
Mal mı bu?
"Annenlerin evde olmadığını biliyorum yalan sana hiç yakışmadı. Hem eğer takipçi şuan bizi izliyorsa fotoğrafımızı çekip annenlere atabilir." dedi çok bilmiş bir tavırla.Ama haklıydı ya birisi şuan fotoğrafımızı çekiyorsa.
Ama Burağı eve alamazdım ona yakın duramazdım.
O Sare'yi seviyordu.
Ben ise onu...Ama ne olursa olsun, aklında başkası varken bedeni benim yanımda olamazdı, buna izin veremezdim.
"Git buradan seni evimde istemiyorum." dedim.Burak sanki, böyle birşey dememi beklemiyormuş gibi şaşırdı.
"Eve istemiyorsan, sen gel dışarı" dedi.
Anlayamıyorum,nasıl başkasını severken, onu seven birine yaklaşabiliyordu.Bu resmen beni üzmek istediği anlamına geliyordu. Buna izin vermeyecektim.
Burağın beni üzmesine izin vermeyecektim.Bu yüzden,
"Seninle durmak istemiyorum. Senin yüzünü görmek, yanında bulunmak istemiyorum." dedim net bir tavırla. Burağın yüz hatları gerildi.
Sinirlenmiş miydi?
Neden?O beni üzünce, ben evime gelip yatağımda ağlayayım, oda sinirlensin. Eğer sinirlenecek biri varsa oda benim, Burak değil.
Burak sakin olmaya çalışarak "neden bana tahammül edemiyorsun?"dedi.
Yok yok bu gerçekten iyi değildi.
"Galiba artık seni sevmek istemiyorum." dedim.
Ona istediğim kadar ağır konuşabilirdim. Nasıl olsa başkasını seviyordu. Benim ona söylediklerim onu pek etkilemezdi.Ama hiçte tahmin ettiğim gibi olmadı. Burağın yüz ifadesi hem sinirli, hem üzgündü.
"Neden?" dedi.Biraz düşündükten sonra,
"Başkasını seven birine yakın olmak istemiyorum, sana haksızlık olur bu. Sen başkasını severken yanında bulunmak istemiyorum. Hem Belki..." dedim ve sustum.Kalbimi acıtan cümleleri söylemek istemiyordum.
"Belki?" dedi Burak.
Cevap vermedim.
"Belki ne Zeynep?" dedi sinirli bir şekilde."Sare'de seni seviyordur." dedim.
Kalbim parçalara bölünmüştü sanki.
Ben ne zaman Burağı bu kadar çok sevmeye başladım? Burağı bu kadar çok severek, kendime haksızlık mı ediyordum?"Bana bak" dedi burak sinirle.
Bakmadım. Yüzüne bile bakmak istemiyordum."BANA BAK ZEYNEP, YÜZÜME BAK" diye bağırdı.
"Sen kimsin bana emir veriyorsun" dedim yüzüne bakarak.
"Burak Ateş'im ben, istediğim herşeyi yaparım aklına soksan iyi olur" dedi ukala bir tavırla.
Daha çok sinirlendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMI GERİ ALMAM GEREK
Dla nastolatkówHayat mı insanları yönetir? Yoksa insanlar mı hayatı? Kaderimizi biz mi yazarız? Yoksa yazılan kadere, boyun mu eğeriz? Zeynep kaderine boyun eğecek mi? Burak kendi hayatını yönetecek mi? Yoksa hayat, onları avuçlarının içine almayı başaracak mı? ...