Sarmaş dolaş uyanılan bir sabah, küçük öpücükler, kıkırtılar...
Hayallerinde dolaşan rüya gibi gelen şeyleri yaşıyorlardı beraber. İkisinin de yataktan çıkamayacak kadar hasta olması bile onlar için o kadar önemsizdi ki iyi taraflarına odaklanıp finallerden sonra dinlenmiş olmaya seviniyorlardı. Nasıl bu halde olduklarına gelirsek eğer...
Dün, 25 ekim günü, Han Jisung sevgilisinin yanında uzun zaman sonra saf neşeyle uyanmıştı. Bugün Minho ile sevgili olarak geçirecekleri ilk doğum günüydü sonuçta. Fazla geçe kalmamak için beline sarılmış ve yastıktaki yanağı yüzünden öne büzülmüş dudaklarıyla uyumaya devam eden Minho'yu uyandırmak istedi, belki dışarı çıkarlardı. Birlikte film izlemeye bayılıyorlardı, sinemaya bile gitmek istemişti bugün, o kadar mutlu uyanmıştı ki insanların oraya gittiklerinde olacak bakışları aklına dahi gelmemişti.
Minho'nun uyanması için yanağına sesli bir öpücük kondururken kaşları çatıldı, olması gerekenden daha sıcaktı. Eli ile anlını ve boynunu da kontrol ettiğinde ateşlendiği açığa çıkmıştı. Doğum gününde ateşlenmesi çok büyük şanssızlıktı, kendisi umursamazdı fazla ama Jisung yine de güzel bir gün geçirmesini istemişti. Onu mutlu etmek istiyordu, yaptığı her şey için kendini hala eksik hissediyordu.
Gözlerini açmadan "Günaydın." dedi Minho hırıltılı sesiyle. Belli ki boğazlarından hastalanmıştı. Gözlerini ovuşturduktan sonra tek gözünü zar zor açabilmişken sevgilisine baktı biraz, Jisung'u kendine çekti iyice ve boynuna yasladı yüzünü. "Sabahları çok güzel oluyorsun." diye mırıldandı dudaklarını omzuna yakın yere sürterken.
Jisung gülümsemeden edemedi, derin bir nefes alıp göğsünü şişirdi, utandığından dudaklarını dişlemeye başlamıştı. Elini Minho'nun ensesine koyup saçlarını sevdi biraz. "Ateşin var, kötü hissediyor musun?"
"Hayır, hayatımın en güzel sabahına uyandım." dedikten sonra boğazındaki gıcığı temizlemişti ironikçe ama söyledikleri gerçekten doğruydu. Mutluydu, ateşlenmesi yorgun uyanmasına sebep olmuştu ama içindeki sevincin enerjisi duruyordu hala. Her şeyin bir anda düzelmeyeceğini, bir anda bütün sorunların yok olmayacağını biliyordu ama bir adım atmışlardı. Şimdi aklında bir endişe olmadan Jisung'un boynunda dinlenebiliyor olması bile onun için dünyanın en büyük hediyelerinden biriydi.
"Yine de kahvaltıdan sonra ilaç iç, daha kötü olmasın." Jisung noynundaki dudakların kıvrıldığını hissetmişti, kendisinin de ateşlendiğini düşünmüştü bir süreliğine. Sıcakladığını ve kulaklarının yandığını hissediyordu. Biraz geri çekilip yanakları ısırılası duran Minho'ya baktı. Gerçek miydi bilmiyordu, o, bu yaşananlar. Birazdan tekrar ileride boş duran kendi yatağında uyanıp hayatı sorgulayacakmış gibiydi.
"Baksana bana," Elleri yüzünü kavradı. Minho cümlesinin hakkını dibine kadar verir gibi bakıyordu kendisine. "İyi ki varsın."
***
"Minho, bunu içmen gerek."
"İstemiyorum ama, karnımı ağrıtıyor bu." dedi yüzünü buruşturup kafasını başka yere çevirirken. Çocuk gibi huysuzlanmak istemiyordu ama bu ilacı içince kusacağını biliyordu, tadı sanki kokan bir çorabı kaynatmışlar gibiydi.
"Sadece 2 kaşık, iyileşmen için." Jisung kaşığı bir kere daha uzattığında Minho dudaklarını birbirine bastırmış kafasını tekrar diğer tarafa döndürmüştü. Kendisi kabul etmese de, Jisung hastalandığında nasıl huysuz bir kedi olduğunu bizzat deneyimliyordu. "Sen içersen ben de içerim." diye kaşlarını kaldırdı Minho.
"Ya! Saçmalıyorsun, olmaz. İç hadi, kolum ağrıdı lütfen." Minho'da bir değişiklik görmediğinde yorulduğu için ona uzattığı kaşığı tek seferde kendisi içti, ağzındaki iğrenç tatla yüzünün buruşmasına engel olamadığı gibi boğazından kaydığında da öksürmeye başlamıştı. Tadının bu kadar berbat olduğunu bilmiyordu, şimdi Minho'ya biraz hak vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucky I'm In Love With My Best Friend | Minsung
Fiksi Penggemar"En yakın arkadaşım, sevgilim, ailem, her şeyim... Öyle şanslıyım ki, sana deli gibi aşık oldum. Son nefesime kadar, seninle birlikte hayatımın en mutlu günlerini geçireceğimi biliyorum. Seni seviyorum." Anxiety! Suicidal Thoughts! [Tamamlandı]