Bazen sadece kaybederiz.
Nedensiz, taze kelimelerin bayat tadıyla öylece ortada kalırız.
Önce 'Neden?' diye sorarız sonra etrafa bakarız, heryer bulanıktır.
İşte o günden sonra asla kendimize gelemeyiz...
Bir kaç yumruğun kapıma, sabahın köründe, vurulma sesiyle gözlerimi zar zor açmıştım. Kafamı güçlükle kaldırdığımda etraf karanlıktı!?Hızla yüz üstü uzandığım yataktan kalkmaya çalıştığımda bedenime sarılmış olan battaniyeden dolayı aniden battaniyeyle beraber yüz üstü ahşap parkeye yapışmıştım.
Ben böyle işin...Bir yumruk daha kapıya vurulduğunda gece olduğunu anca kavramıştım.
Evet, kilitlediğim odada bir günden fazla uyuya kalmıştım. Gözlerim şiş şekilde eve geldiğimde tek düşüncem uyumaktı."HEYY JUNGKOOK İNSANI."
Hâlâ parkeyle öpüşürken itinayla kalkmayı reddediyordum. Sesimi olabildiğince fazla çıkararak 'Imm'ladım.
"KALK ARTIK, GÖT MÜ BÜYÜTÜYORSUN ORADA HAA."
"UYUYORDUM İŞTE HYUNG, NE VAR?"
"HYUNGLARA BAĞIRILMAZ!"
"Tamam, ne istemiştin bebeğim?"
Yoongi hyungun yüksek ve sinirli nefes sesini burdan duyabiliyordum. Kabul edelim biraz tırsmıştım. Acaba kapıyı açmasa mıydın?
"Jungkook! Şımarma!"
Yerden başımı kaldırarak oturur pozisyondayken üzerime sarılan battaniyeden kurtulmaya çalışıyordum ama bir tarafa bir bu tarafa debelenirken battaniyenin içinden bir türlü çıkamıyordum
"Ne oldu ki hyung?""Ne mi oldu? Sence!? bir günden fazla orada durdun-
Ne oldu ha?
Neden seninle ciddi konuşmaya çalışıyorum ki?"Sonunda içinden çıktığımda ayağa kalkarak battaniyemi yatağa koydum. Sürünür bir şekilde yürüyerek kapının kilidini çevirdim. Kapıyı açtığımda ağzım açık kalmıştı.
Yoongi hyungun üzerinde şık bir siyah tişört ve altında siyah kot pantolon vardı.
"Gece gece defile mi yapacağız?""Aynen Jungkook işim gücüm yok seni eğlendireceğim-
Aslında evet, seni eğlendireceğiz.""Siz?"
Yoongi hyung içeriye girerken kolumdan tutarak beni odamın içine doğru sürükledi, dolabımın kapağını açarak gözüyle orayı taradı.
Ben yatağa oturmuş öylece onu izliyordum, anlamıyorum.
"Hyung, depresyonda değilim ve çocuk değilim ben."Yoongi hyung dolaptan aldığı tişörtlerle bakışırken konuştu.
"Sen onu külahıma anlat, sanki depresyondan çıkıyorsun da girmedim diyorsun."Tam bir şey söyleyecektim ki elindeki beyaz ve üzerinde kırmızı rujlu, öpücük baskıları olan tişörtü üzerime koymasıyla dikkatim tişörte kaydı. Üzerime tutarak bakarken konuşuyordu.
"...birincisi bu, ikincisi hâlâ kendine bakamayan bir veletsin."Tişörtle uzun ve garip bir bakışmadan sonra elimle ittirdim.
"Bunu dışarıda giymem hyung, saçmalama.""O zaman neden dolabında ha?
Giy, seksi gösterir seni."Ağzım bir karış açılırken ona dik dik baktım.
"Nereye gideceğiz ki hyung? yoksa..."Yoongi hyung gözlerime 'ciddi mi?' der gibi baktı.
"Sadece bara gideceğiz Jungkook. Önce sana hazırladığım yemeği ye." Dolabımdan çıkardığı siyah bir kot pantolonu da elime tutuşturup çıkmadan önce "Giyin artık." Diyerek ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boketto -tk
FanfictionBu bir sonbahar öyküsü, tüm sonbahar aşıklarına ve yalancı bahar tutsaklarına küçük bir mektup