Burnuma dolan yabancı ama bir o kadar tanıdık koku... Ve başıma giren kıvrak bir ağrı bütün vücuduma acı vermişti, yorganıma sıkıca sarıldım 'Gerçekten dün kendimi küvetteki soğuk suda unutmamıştım.'
Hayır yapmadım!Gözlerimi araladığımda yüzüme vuran güneş ışığına biraz alıştıktan sonra oturur pozisyona gelmiş gözlerim açılmıştı, burası benim evim değil!
Dün olanları silik ve biraz ıslak beynimle hatırladığımda 'Eh' dedim, küvette ki suda kalmaktan pek bir farkı yoktu.
Burası sanırım onun odasıydı... Bir yerden daha tanıdık geliyordu.
İçime dolan ani heyecanla ve odada dolaşan hafif esintiyle tüylerim diken diken olmuştu. Yataktan kalkıp çıplak ayaklarım zemine değmesiyle odanın atmosferinin ne kadar da ona ait olduğunu fark etmiştim.Aynalı masaya ilerlerken etrafta gözümü gezdiriyor burnuma dolan tanıdık koku otomatik olarak tekrar zihnimi sonbahara döndürüyordu. Bütün oda buram buram o kokuyordu. Acaba burada mıydı şuan?
Aynalı masada gözleri şiş siluetimi gördükten sonra çeşitli aksesuarların arasındaki bir parfüm şişesini elime aldım, burnuma tuttuğumda kokusu onun ismini bağırıyordu, bunu önceden de kullanıyordu adım gibi emindim. Ani bir kararla parfümü bileğime sıkıp kokuyu içime çektim, tıpkı anılarımın kokusunu işliyordu bu şey.
Parfümü bırakıp uzun Fransız balkon pencerenin tülünü biraz aralayarak oldukça aydınlık olan güne baktım, bu cadde çok tanıdık!
Evet, buraya önceden gelmiştik, burası Taehyung'un ailesinin oteliydi... Acaba bu onlarla arasının şuan iyi olduğu anlamına mı geliyordu?
Taehyung'un ailesi hep onların işlerini devralmasını istemiş aksi takdirde parasız bi fakir olacağına dair baskı yapmışlardı. Bu yüzden gittiği kolejden bizim okula transfer olmuştu. Ailesi ona ceza olarak yapmıştı bunu, bu yüzden çoğu zaman ve ilk tanıştığımız gün sinirliydi.
İdol olmayı ve iyi para kazanmayı muhtemelen ailesine bir şeyler kanıtlamak için istemişti ve yeteneği olduğunu her zaman biliyordu. O çekiciydi, onun o farklı aurasının her zaman doğuştan olduğu belliydi.
Ama idol olmayı istemesinin asıl sebebini bana hiç bir zaman söylememişti, belkide istememişti.
Kapının yumuşak bir sesle açılmasıyla birlikte arkamı yavaşça ve kalbimin çok hızlı atmasına engel olamayarak döndüm.
Üzerindeki salaş, beyaz, uzun tişört ve gri şortla beraber sabahlık olarak giydiği kıyafetlerdi bu ve bana bakan o belirsiz çekici gözleriyle bakışı... Çıplak pürüzsüz bacakları... bana ateşli bir gecenin ardından sabahki serin ve ıslak uyanışlarımızı hatırlatmıştı, bu sırıtmama sebep oldu.
"Aa uyanmışsın..."
Gözlerini açarak bana baktı sonra ellerini birbirine kavuşturup derin nefes aldı.
"Dün sen birden bayıldın... Evinin nerede olduğunu bilmediğim için seni kendi evime getirdim..."Bir kaç adım atarken öyle büyülenmiş bakıyordum ki ona, umarım tırsmamıştır ama... kaç senenin ardından hâlâ o kadar güzel ve yakışıklıydı ki yakından görmek akıl bilincimi sarsmıştı.
"Sorun değil..."
Hemde hiç değildi.
Onun boynuna yapışıp sarılmak istiyordum şuan ama... O artık bir idoldü ve onun için şuan ne ifade ettiğimi bilmiyordum.
Ağzımdan sadece bir kaç kelime çıkmıştı.
"Uzun zaman oldu..."Onun dudaklarıda yukarıya doğru kıvrıldı.
"Evet, büyümüşsün. Oldukça ağırdın..."Ben daha büyük gülümsedim.
"Sende öyle... Yani büyümüşsün gerçekten... Çok daha farklısın..." Heyecandan kesik kesik cümleler kuruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boketto -tk
FanfictionBu bir sonbahar öyküsü, tüm sonbahar aşıklarına ve yalancı bahar tutsaklarına küçük bir mektup