31. Bölüm

744 54 13
                                    

¬ Lütfen hayalet okuyucu olmayın

¬ Keyifli okumalar ✨

Aldığım ilaçlar ağırlık yapıp uyku düzenimi alt üst ediyordu. Bazı günler bütün gün uyurken bazı günler hiç uyuyamıyordum. Güzel olan tek şey Jungkook'du. Bugünlerde hep yanımdaydı ve bana destek oluyordu. Şu an olduğu gibi kucağında yatırıyor saçlarımı okşuyordu. En sevdiğimiz filmlere tekrar başlamıştık.

"Keşke Jack ve Rose birlikte ölseydi bu daha romantik bir son olabilirdi."

Her izlediğimizde yaptığım yorumla Jungkook kıkırdamıştı. Biraz sonra her zaman ki cevabını vereceğine emindim.

"İkisinin de yaşıyor olması daha güzel olmaz mıydı? Ben ölsem benimle ölmek mi isterdin yoksa birlikte yaşamak mı?"

"Seninle olacaksam ne olduğunun bir önemi yok."

Jungkook'un gülümsemesi yüzünde donarken elimi yanağına götürüp okşadım. Gülümsemem kocaman bir gülüşe döndüğünde  benimle birlikte güldü. Gülüşmemizi bozan karnımdan gelen gurultuydu.

"Civcivimiz acıkmış."

Masumca kafa sallarken elini karnıma koyarak okşadı ve beni yavaşça kaldırıp elimi tuttuktan sonra çekiştirerek mutfağa götürdü.

"Yemeği ben yapacağım. Civcivinin marifetlerini gör."

İddialı bir şekilde triplere girip yemeği yapmaya başladım. Jungkook ara sıra ne yapmam gerektiğiyle ilgili bir şeyler mırıldanıyordu. Bildiğim halde bilmiyormuş gibi yapıp söylemesini sağlıyordum. Bu sayede güzel sesini daha fazla duyabiliyordum.

Yemeğimiz hazır olduktan sonra masayı hazırlayıp oturduk. İştahla tüm tabağımdakileri yerken Jungkook'un yavaş yavaş yediğini gördüm. Tabağı neredeyse dokunulmamış gibiydi.

"Neden yemiyorsun beğenmedin mi?"

"Hayır güzelim çok beğendim ellerine sağlık."

Kocaman gülümsememi gönderdikten sonra kendi tabaklarımı topladım. Biraz sonra da Jungkook'un önündekileri almıştım pek bir şey yemediği için yemeğini tezgahın üzerine koymuştum.

"Hiç yemedin beğenmedin değil mi?"

İçeriye doğru adımlarken Jungkook gelip arkamdan sarılmıştı. Çenesini omuzuma yaslarken kendimi tutamamış gülümsememi bırakıvermiştim. Aynı pozisyonda salona kadar geldik.

Odaya girdiğimizde Kookoo oradaydı hemen yanına gidip kucağıma aldım. Tüylerine yumuşacık öpücükler bırakırken Jungkook da yanıma oturup Kookoo'nun başını okşamıştı.

"Onu çok sevdin değil mi?"

"Evet çok sevdim."

Kookoo kucağımdan atlayıp uzaklaştığında gülümseyerek onu izliyorduk. Şu günlerde ne kadar çok gülümsediğimi ağrıyan çenemden anlayabiliyordum. Gözlerimi sebebine çevirdiğimde yüzünde değişik bir ifade görmüştüm, hüzün var gibiydi.

"Ne oldu?"

Başını iki yana sallayıp gülümsedikten sonra gözlerimin içine bakıp başıma bir öpücük kondurdu. Eskiden bu kadar yakın değildik, belki de birbirimizi kaybetme korkusu bizi bu duruma getirmişti. Kollarımı boynuna dolayıp dolu gözlerimi saklamıştım.

"Lütfen beni hiç bırakma Jungkook."

Titreyen sesim o kadar korku dolu çıkmıştı ki neredeyse kendime acıyacaktım. Kollarımı biraz daha sıkılaştırdıktan sonra Jungkook'un boynuna tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum. Neredeyse ben bile fark etmemiştim.

Ayrılmamızı sağlayan şey çalan zildi. İstemsizce Jungkook'dan ayrılıp kapıya doğru ilerledim, zil ikinci kez çalarken çoktan açmıştım. Juwon hyung gelmişti. Hafifçe gülüseyip selamlaştıktan sonra onu içeriye aldım. Birlikte salona geçtiğimizde Jungkook'un orada olmadığını fark etmiştim.

Büyük ihtimalle odasına gitmişti, onu rahatsız etmeyi bir kenara bırakıp Juwon hyunga döndüm.

"Hoş geldin hyung. Geleceğini bilmiyordum."

"Nasıl olduğunu merak ettim."

"İyiyim hyung teşekkür ederim."

Juwon hyung kafa salladıktan sonra yavaşça ayağa kalktı.

"Lavaboyu kullanabilir miyim?"

"Tabi ki yerini biliyorsun."

Gülümseyerek verdiğim yanıta karşılık verdikten sonra lavaboya gitti. Gittiğinden birkaç dakika sonra havlu koymadığımı fark etmiştim. Usulca peşinden gidip bir havlu alarak lavabonun önüne geldim. İçeriden konuşma sesleri geldiğinde duraksamıştım.

"Saçmalama ne demek vazgeçtim. Neredeyse sona yaklaştık artık vazgeçemezsin."

Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki irkildim korkarak da olsa kapıya tıklamıştım.

"Hyung iyi misin?"

Ufak bir sessizlikten sonra cevap verebilmişti.

"Ah Jimin telefonla konuşuyordum ses yüksekliğimi pek ayarlayamadım kusura bakma."

"Sorun değil hyung. Sana havlu getirmiştim kapı koluna asıyorum."

"Teşekkürler."

Oradan uzaklaşıp oturma odasına döndüğümde şaşkındım. İlk defa Juwon hyungun sesinin bu kadar yüksek çıktığını duydum. Omzumu silkip umursamamıştım. Tam o sırada Jungkook yanıma gelip başını omuzuma koyarak koltukta yayılmıştı. Juwon hyung bir işinin çıktığını söyleyip evden çıkarken bile Jungkook'un rahatını bozmadım.

Ömrüm boyunca bu şekilde kalabilirdim..

¬ Vote vermeyi unutmayın ✨

1:23 | Jikook Au Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin