Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Tamam yeter artık Jejoon şiştim."
"Sus Jimin kaç gündür düzgün yemek yemiyorsun."
Gözlerimi devirerek son lokmamı da alıp kaçarak Yoongi hyungun yanına oturdum. Yemek yemediğim doğruydu ama canım istemiyordu. Sadece rüyamda Jungkook'u görürüm umuduyla sürekli uyumak istiyordum.
"Yarın pikniğe falan mı gitsek?"
Hoseok hyungun heyecanla sorduğu şeye kafamı iki yana sallayarak yanıt vermiştim. Hiç piknik havamda değildim doğrusu. Yalnız kalmak istiyordum ama dostlarımın yanımda olması iyi geliyordu. Çalan zil düşüncelerimden sıyrılmamı sağladığında diğerlerine baktım.
"Birini mi bekliyorduk?"
Yoongi hyunga cevap olarak olumsuz kafa salladığımda Tae ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Birkaç dakika sonra adım sesi duyduğumda kafamı kaldırdım. Gülümsemem yüzümde genişlerken asıl tuhaf olan şey gerçekleşti. Jejoon'un ağlamaklı çıkan sesi.
