0 . 4

282 44 10
                                    

30.09.20xx 09.03 p.m.

"YEONJUN!" yeonjun, beomgyu ne kadar tüm okulu ayağa kaldırsa da ona dönüp bir açıklama yapma zahmetinde bulunmuyordu. "benden kaçıp durmasana!" yeonjun, savsak ve hızlı adımlarla okul koridorunda ilerlerken beomgyu da resmen arkasından koşuyor ama yetişemiyordu siyah saçlı çocuğa. o sırada koridorda gezinmekte olan taehyun ve huening, ikiliyi fark edince onlar da diğer öğrenciler gibi arkalarından bakakaldılar. yeonjun, son çare olarak erkekler tuvaletine girdiğinde beomgyu da girmişti. boş olan tuvalette baş başa kaldıklarında beomgyu ilk olarak elinin tersiyle alnındaki teri sildi. "beni amma yordun." yeonjun, tek kelime dahi etmeden bakışlarını okul tuvaletinin parkelerinde gezdiriyordu. "neden bu havada boğazlı giydin? daha sonbahara yeni girdik." yeonjun, bu soru karşısında yutkunup bir süre bekledi. "hastayım çünkü." beomgyu, nedenini çok iyi biliyordu ama bir kere olsun farklı bir şey duymak istiyordu. "sana inanmıyorum yeonjun. yine o piçin işi değil mi?" beomgyu yumruğunu sıktı, karşısındaki arkadaşı için sakinleşmeye çalışsa da olmuyordu. aralarındaki sessizliği bozup tekrar konuştu. "yalan söylenilmesini sevmiyorum ve sen yalanının üzerinde ısrarla duruyorsun." siyah saçlı çocuk bir süre konuşmadı, daha sonrasında sesi çatlak da olsa çıkmaya başladı. "madem neden biliyorsun, neden ısrarla soruyorsun ki? evet demek bile benim için zor." beomgyu, ağzı açı bir şekilde can dostunun çatlamış dudaklarından dökülen birkaç cümleyi dinledi. diyeceklerini bitirdikten sonra sersemledi, kendini tutamadı ve kollarını narince siyah saçlının boynuna sararken buldu. her hareketine dikkat ediyordu çünkü neresinde yara var bilmiyordu, canını acıtmak istemezdi.

zil çaldı, dram dolu bu ana son verip kendilerine geldiler ve sınıflarına döndüler. böylelikle aralarındaki başka bir konu daha rafa kaldırıldı. peki ya bu rafa kaldırılan konular sadece aralarında mıydı? teneffüsün başından beri okul tuvaletinin kabininde olan soobin, tüm bu konuşmaya şahit olmuştu. ne kadar beyninin sağ tarafıyla hareket etmesi, işlerine bulaşmaması gerekse de sol tarafı alev alıyordu. biliyordu ki yeni, nefret ettiği grup arkadaşına hiç insancıl şeyler yapılmamıştı. bu da nedeni bilinmez ama soğuk kanlılığını bir kenara atmasını ve öfkeyle dolup taşmasını sağlamıştı.

05.06 p.m.

okul çıkışı, dersleri beden olan beomgyu ve yeonjun spor salonundan sınıfa dönerken sabahın stresini kafalsrında atıp keyifle sohbet ediyorlardı. sınıfa geldiklerinde beomgyu, yeonjun'a kulüp odasına önden gideceğini söyleyip sınıftan çıkmıştı. yeonjun ise sırt çantasını toplayıp dolabına doğru ilerledi, şifreyi girip dolabı açtığında oraya koymadığından emin olduğu beyaz bir poşet gördü. ilk başta kendi dolabı olmadığını sandı ama ad etiketine baktığında kendisine ait olduğunu anladı. beyaz poşeti tedirgin ola ola eline aldı ve içine göz ucuyla baktı. iki krem ve bir hap kutusu vardı. ayrıca küçük bir anahtarlık? beomgyu olduğunu, hatta kulüp odasına önden bu yüzden gittiğini düşündü ama tüm gün onunla beraberdi ve okulda çıkış yapıp eczaneye gitmesine imkan yoktu. poşeti alıp dolabını kapattı ve kulüp odasının yolunu tuttu.

07.48 p.m.

"öyleyse dağılalım! iyi akşamlar çocuklar." taehyun okulun çıkışından, diğerlerinin aksine beomgyu ile farklı yöne giderken seslendi. huening de kısa süre de ayrıldığında yeonjun ve soobin baş başa kalmıştı. normalde yeonjun, beomgyu ile beraber gidip gelirlerdi okula ama bugün taehyun ile planları olduğundan yeonjun'u ekmek durumunda kalmıştı. "aynı yönde kalıyor evlerimiz sanırım. beraber yürüyelim mi?" yeonjun tepkisiz bir şekilde, ne kadar şaşırsa da, mırıltılar çıkartarak uzun çocuğu onayladı.

"bu sabah sizi tuvaletteyken duydum, kabindeydim ve çıkmadım. poşeti de ben koydum dolabına." yeonjun, üst üste gelen itiraflara şaşırsa da başını yerden kaldırmadan o da konuşmaya katıldı. "madem itiraf edecektin, neden bana vermek varken dolabıma koydun o poşeti?" soobin, bu soru üzerine biraz alay, biraz da sinirle gülerek yanıt verdi. "beomgyu peşinden mi ayrılıyordu sanki. sizi duyduğumu öğrenseydi oracıkta yüzüme yumruğu geçirirdi." yeonjun bu sefer başını kaldırıp uzun çocuğun yüzüne baktı, o da göz ucuyla yanındaki çocuğu kesip bakışlarını tekrar önüne çevirdi. "sadece... bir şeye ihtiyacın olursa bana gelebilirsin." soobin, bu sözleri de söyledikten sonra sessizleşti.

yollarını ayrılacağı sokağa geldiklerinde durdu ve tekrar konuştu. "benim buradan gitmem gerek, yarın görüşürüz." yeonjun, hiçbir şey demeden sadece başıyla onayladı çocuğu.

o gece, sadece sokak lambasının aydınlattığı sokaklarda tek başına yürürken sadece tek bir şey düşündü. soobin.

can't think straight. | yeonbin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin