1 . 1

197 29 1
                                    

08.10.20xx 09.23 p.m.

5 genç çoktan kafe-bar'daki kuliste(!) hazırlanmalara başlamışlardı. kulis denilemez, o kadar dar bi alandı ki birbirlerine çarpışıp duruyorlardı. "taehyun öve öve anlatınca ben de ümitlenmiştim." beomgyu'nun ortaya attığı laftan sonra onunla beraber herkes kıkırdarken bu küçük şakaya dahil olmayan bir tek taehyun'du. "choi beomgyu beyefendim, bu kadar rezil bir durumdayken kimin bizi almasını beklerdin?" ikili arasındaki atışma gergin ortamı biraz olsun yumuşatmıştı. "kendime güvenim tam benim! sadece keşfedilmeye ihtiyacım var. o da yakında olacak." diye eklemeden geçemedi beomgyu. onun ardından hazır cevapmış gibi de taehyun tekrardan başladı cümlelerini sıralamaya. "ne güzel işte, sana keşfedilme şansı tanıyorum. günümüz gençleri çok nankörler." ayakkabısının bağcıklarını bağladıktan sonra oturduğu yerden doğruldu. "hazırsanız geçelim artık."

ortam sakin ama kalabalıktı. sessizliğin oluşması herkesi daha da germişti. ortamın da loşluğundan dolayı bu seferlik tarzlarının da dışına çıkarak kendilerinden uzak bir şarkıyı seslendireceklerdi. hazırlananlar geri kalanların daha rahat hazırlanabilmesi için dışarıda beklemeye karar vermişlerdi.

geri soobin, yeonjun ve huening üçlüsü kalınca huening ne kadar hazırlansa da içeride beklemeye devam ediyordu. çünkü bugün okulda olanlar yüzünde endişeliydi. kendi içinde yaşadığı tartışmadan sonra karar vermiş olmalı ki o da bir süre sonra soyunma odasından çıktı.

artık soobin ve yeonjun başbaşalardı. ortam önceden de gergin olmasına rağmen bu sefer ayrı bir gergindi. sessizliği bozup konuşma başlatan taraf yeonjun oldu.

"beni tuvalet kabininde sıkıştırıp öpmeye çalışmandan beridir düşünüyorum." soobin yetirince tok bir sesle konuştu. "öyle bir şey yapmadım." bu ses tonu yeonjun'un kasılmasına neden oldu, yine de devam etti. "her neyse, o andan beri her şeyi düşünüyorum. sana her şeyi anlatacağım ve bana acımayı bırakacaksın." uzun genç bu cümleyi hiç beklemiyordu, ona acıdığı falan yoktu. bu kadar aciz bir duyguyu sevdiği adama yaşatmazdı. evet, soobin artık emindi. yeonjun'u seviyordu. kai, beomgyu ya da taehyun gibi değil, daha fazlasıydı. en azından kendini kendine açabildiği için memnundu.

09.41 p.m.

yeonjun her şeyi anlatmıştı. her şeyi.

babasının ona nasıl işkenceden de beter şeyler yaptığını, sırtında onun bıraktığı izleri neden ve nasıl taşıdığını. annesini, beomgyu'yu. her şeyi... her şey. soobin merak ettiği hikayeyi duymuştu. yeonjun ise omuzlarından kalkan yükün rahatlığını hissedebiliyordu. tek bir damla gözyaşı dökmemişti anlatırken. soobin ise ağzının içini, yanaklarını ısırıp duruyordu ağlamamak için. keşke dedi keşke yeonjun ile önceden tanışsaydım. çok mu geçti? umutları kırılmış bu çocuğu yeniden hayata bağlamak için çok mı geçti? ne yapmalıydı? onu sevdiğini, ilk defa birine karşı bunları hissettiğini söylemeli miydi? ya da susmalı mıydı? ne yapacağını bilmiyordu, kafasında tarttığı hiçbir şey denginde çıkmıyordu.

ikisi de soyunma odasından çıkıp diğerlerinin yanına ilerlediler. ana salondaki yerlerini de kısa sürede alınca küçük konserleri başlamış oldu.

— 𓆤 —

bir sonraki bölümü atlamanızı önermem, çok sevdiğim bir sanatçıdan çok sevdiğim bir şarkıyı can't think straight'in yeonjun'una armağan edeceğim 😢

can't think straight. | yeonbin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin