02.10.20xx
"sadece teşekkür edeceksin yeonjun, sakinleş..." taehyun'dan sızdırdığı bilgi ile soobin'in kulüp odasından bir başına çalıştığını, sabahtan beridir derslere girmediğini öğrenmesiyle uzun olanın sınıf arkadaşlarından ders notlarını almış ve bu fırsatı değerlendirerek teşekkür etmeye gelmişti. yaklaşık on dakikadır oradaydı ve tek bir teşekkür için şu an önemli bir dersini asıyordu. yeonjun, düşüncelerinden sıyrıldığında önünde beklediği kapı açılmıştı. ona günler önce yardım eden soobin'i karşısında gördüğünde zor da olsa gülümsemişti. kapının aralık kısmını neredeyse kaplayan gövdesinden bir açıklık bulup içeriye geçen yeonjun, beklediğinin aksine daha fazla kötü kokan dolayı söylene söylene camı açarak havalandırmayı denedi. "adam mı öldürdün burada? ne biçim koku bu böyle?" soobin koltuğun üzerindeki havluyu alıp boynuna astı ve kendini koltuğa bırakıp yayıldı. "beğenmiyorsan çık. yeterince yoruldum bir de seninle uğraşacak değilim." yeonjun, uzun olanın söylediklerini göz devirdikten sonra karşısına oturdu ve elindeki ders notlarını ona doğru uzattı. soobin, siyahlının elindeki notlara hafiften göz gezdirip iç çekti. siyah saçlı genç, soobin'in bir iyi bir kötü davranışlarına alışamamıştı. "teşekkür ederim, kremler... işime yaradı." soobin'den cevap gecikmedi. "sürebildin mi?" yeonjun yutkundu, yalan söyleyebilirdi, söyleyecekti de ama ağzından çıkana bir an olsun engel olamadı. "pek değil." soobin koltuktaki pozisyonunu toparlayıp boynundaki havluya terli ellerini sildi. "ben sürerim." yeonjun tereddüt etmedi. krem yaralarına o kadar iyi gelmişti ki sırtına sürebilmeyi çok istiyordu, tam da bu yüzden soobin'den gelen teklifi reddetmeden karşısındaki koltuğa geçip okul gömleğinin düğmelerini yavaşça açmaya başladı. bunları yaparken soobin'in yanında, arkası dönük bir pozisyondaydı. çantasından çıkardığı krem de soobin'deydi.
soobin'in gözleri fal taşı gibi açıldı. karşısındaki genç çocuğun sırtına bakıyordu, hiçbir insanoğlu böyle bir şey yapmaya yeltenemezdi. hangi cani, hangi orospu çocuğuydu bunu yapan diye geçirdi içinden. dilerdi ki sadece içinden olsun. "kim yaptı bunları sana?", "soru sorma, sadece sür." diye yanıt aldı sorusuna titrek bir sesle. o an daha net görüyordu neden siyahlının hep kambur durduğunu, neden pratiklere son günlerde neredeyse hiç dayanamadığını. neden beomgyu'nun arkadaşını bu kadar koruduğunu şimdi anladı. iyi ki... iyi ki seninle karşılaştım diye geçirdi içinden soobin. yanık, kemer izlerine, morluklara, eziklere... her şeye krem sürdü. öpmek istedi her bir yarasını. öpmek istedi. onun canı sanki daha çok yanıyordu bunları gördüğünde. merak ediyordu tüm hikayeyi, duymak istiyordu. eğer eziyet çekmiş bu genci rahatlatacaksa ona bunları yapanı bulur, ağzını burnunu dağıtırdı. olur da sakinliği seçerse, onu her şeyden, bir sivrisinekten bile korurdu.
"teşekkür ederim." gömleğini giyip önünü iliklerken konuştu yeonjun. "hiç görmemiş gibi yap." bu istek soobin için fazlaydı. bunu yapamazdı, ne kadar soğuk kanlı olsa da sinirden eli ayağı titriyordu. gözlerine bakamadı, bakarsa o acıyı göreceğini düşündü. başı eğik, elleriyle oynuyordu dizlerinin üzerindeki.
yeonjun, uzun olanın dizlerindeki elini tuttu ve gülümsedi. uzun olan ise başını kaldırıp kırgın gözlere baktı. "choi soobin, teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can't think straight. | yeonbin.
Fanfiction¡! ⋆ ࣪. 🎸. › ✸ küçük bir müzik grubunun sürükleyici ve heyecan dolu serüveninin yanında, birbirlerine oldukça kısa zamanda aşık olan ikilinin tüm zorluklar karşısında ayakta durmasını anlatan tatlı ama acıklı bir hikaye.