Alaz'ın kulağına yaklaşıp "İyi değilim. Beni burdan çıkarır mısın?" diye sordum. Önce yüzüme baktı. Gözlerinde endişe kırıntıları gördüğümde mutluluktan bayılabilirdim. "Neyin var?" dedi telaşla. "Bilmiyorum abi. Lütfen beni burdan çıkar." dedim sesimin kötü çıkması için çabalayarak. Hemen koluma girdi. Annemlere birşeyler söyledikten sonra Berna'nın yüzündeki kıskançlık görülmeye değerdi. Alaz bunu Berna'nın yaptığını öğrenince neler olacak az çok tahmin edebiliyordum. "İyi misin?" diye sordu. "Az sonra bayıacak gibiyim ama iyiyim." dedim buruk bir gülümseylemeyle. "Saçmalamayı kes Rengin!" diye kükredi. Telefonunu çıkartıp Haluk Abiyi aradı ve bizi burdan almasını söyledi. İçerde çantamın kaldığını ve onu almasını söylediğim de beni orda bırakıp hızlı adımlarla salona ilerledi. Haluk abiyi arayıp kısa bir şekilde planı anlattım ve telefonu kapattım. Harika zamanlama diye iç geçirdim. Alaz yanıma ulaştığında hemen belime sarıldı ve başımı göğsüne yasladı. Bir eliyle saçlarımı okşarken diğeriyle beni daha da sıkı sarıyordu. Benim onu özlediğim gibi o da beni özlemiş olmalıydı. Gözlerimi kapadım ve sanki mümkünmüş gibi daha da sıkı sarıldım. Bi anda ellerini üzerimden çekti. Başımı kaldırıp yüzüne baktığım da gözlerinde ki nefreti görmem çok uzun zamanımı almamıştı. Birşey söyleyeceği sırada Haluk abi geldi. Arka kapıyı açıp beni oturttuktan sonra kapıyı kapadı ve ön kapıyı açtı. Haluk abiye ben eve götürmesini kendisinin gelemeyeceğini söyledi. Kahretsin yine benden kaçıyordu. Hemen birşeyler yapmalıydım.
Astım hastası olduğum zihnimde bir ampul gibi yanınca sinsice gülümsedim. Ve krize girmiş gibi nefes amaya başladım. Hemen arka kapıyı açıp yanıma oturdu. "Rengin iyi misin?" diye sordu. Cevap vermek yerine daha kesik nefes almaya başladım. Hemen çantamı eline aldı ve ilacı aramaya başladı. Bulamayınca çıldırmış gibi bir köşeye fırlattı. Haluk abiye en yakın hastaneye gitmesini söyledi. Haluk abi yola çıktığında nereye gittiğimizi görmemesi için daha da hastalanmış gibi yapmaya çalıştım. İnanmış olacak ki hemen camları açıp beni rahatlatmaya çalıştı. Onun bu telaşını görmek beni öylesine mutlu etmişti ki ağlamaya başladım. "Lanet olsun. Rengin ağlama. İyi olacaksın miniğim." diye bağırdı. Koskoca iki yılın ardından bana ilk defa miniğim demişti. Hemen dizlerinin üzerine uzanıp gözlerimi kapadım. Biraz daha ağlarsam gerçekten kriz geçirecektim. Alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Uzun bir yolcuktan sonra arada Alaz'ın gürlemeleriyle nihayet eve ulaştık. Haluk abi arabayı durdurunca kapıyı açıp eve doğru koşmaya başladım. Başka türlü onu buraya getiremezdim. Arkamdan "Rengin bu ne biçim bir oyun. Burda ne işimiz var. Seni öldüreceğim küçük sarışın " diye gürledi. Naz abla kapıyı açıp arkasına saklandı. Koşarak salonun ortasına geldim. Abimde kapının açık olmasına şaşırmış ve peşimden eve gelmişti. Karşıma geçti ve bağırmaya başladı. "Lanet olsun! Burda ne işimiz var. Senden nefret ediyorum Rengin. Daha fazla acı çekmem için böyle bir oyun oynadın. Az önce egonu tatmin ettin. Şimdi de sadist ruhunu mu doyurmaya çalışıyorsun?" dedi. Tüm bunları söylerken bana öyle bakıyordu ki içim acıdı. Ağlayarak konuşmaya başladım. " Özür dilerim abi. Başka türlü seni buraya getiremezdim ve bu gece burda olmamak hayatının en büyük aptallığı olurdu." dedim. Neler olduğunu anlamaya çalışır gibi bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Sonunda Naz abla arkasından yaklaşıp elleriyle gözlerini kapadı. "Rengin çabuk söyle bu arkamdakine hemen çeksin ellerini. Yoksa kötü şeyler olacak." diye bağırıyordu Alaz. Kenara geçip tek kişilik koltuğa oturdum. Naz abla ellerini yavaşça çekti ve Alaz'ın karşısına geçti. Alaz öyle çok şaşırmıştı ki ağzı açık kaldı resmen. Gülümsemeye başladı. Naz abla bunu görünce ellerini tuttu ve dudaklarına hatrı sayılır bir öpücük bıraktı. Bunun üzerine Alaz Naz'ı kendine çekti ve öpüşünü derinleştirdi. Mutluluktan ağzım kulaklarıma varacaktı neredeyse. Şoku atlattıktan sonra karşımda ki koltuğa oturdu. Naz abla hemen yanına oturup elleni ellerinin arasına aldı. "Biri neler oldğunu anlatabilir mi?" diye sordu Alaz. Naz abla baştan sonra herşeyi anlattığında abim başını kaldırıp bana baktı. Bakışları pişmanlık ve minnet doluydu. Ayağa kalkıp kollarımı açtım. "Miniğin seni çoktan affetti. Sıra sende abi" dedim gülümseyerek. İki adımda yanıma ulaştı ve beni kucakladı. Kucaklaşmamız sona erdiğinde gitmem gerektiğini söyledim ve onları başbaşa bıraktım. Bu buluşma abimi bana kazandırdığı gibi iki de düşman kazandırmıştı. Berna ve Arya. Yarından sonra burda olmayacağım için çokta önemli değillerdi. Arabaya bindim ve eve geldim. Hacer abla ve Haluk abiye olanları anlatıp odama çıktım. Duş aldıktan sonra pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Alaz'ı sevgilisine kavuşturmuştum. Darısı başımaydı. Gözlerimi kapadım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçeği
RomanceÇok uzun bir zamandan sonra aynı ağacın altında buz mavisi gözlerine kilitlendi gözlerim. Işığını yitirmiş bir çift mavi göz. Acı artık iliklerimdeydi. Hissedebiliyordum... Rengin Kavaklıoğlu Aşkla büyüttüğüm ağacın gölgesinde zümrüt yeşili gözlerin...