Salı 23.40
Bar tezgahının üstünü temizlerken gözlerim pistteki insan kalabalığındaydı. Gecenin en kalabalık saatlerindeydik. Herkes yarınlar yokmuşçasına eğleniyordu ama emindim ki az sonra kendini kaybedip bir köşede sızanlar olacaktı. Onlara imreniyordum sanırım. Daha önce hiç kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmamıştım. Kendime güvenmiyordum ve bu durumda arkamı toplayacak kimse de yoktu. Bir kez olsun ben de bu insanlar gibi kendimi gecenin akışına bırakmak isterdim, hiçbir şey düşünmeden. Böyle zamanlarda gençliğim elimden kayıp gidiyormuş gibi geliyordu. Konu bu şekilde bir yerlerde içip eğlenmek değildi aslında, ne bileyim arkadaşlarımla vakit geçirmek bile yeterliydi benim için. Tabi vakit geçirebileceğim bir arkadaşım olsaydı.
Gelen siparişi hızlı bir şekilde hazırlayarak işime devam ettim. Gerçekten çok kalabalıktı ve sürekli bir yerlerden iş çıkıyordu. Daha önce barmenlik tecrübem olmuş olsa da çok kısa süreliydi. Ayrıca bu kadar da zorlayıcı değildi hiçbiri. Çalıştığım işlerde pek tutunamıyordum. Aslında elim her işe yatkındı, bilmesem bile bir şekilde öğreniyor ve en iyisini yapmaya çalışıyordum. En sonunda da uyuşturucu yüzünden hareketlerimin agresifleşmeye başladığı an en ufak hatamda kapının önüne koyuluyordum. Gücü olan insanların kimseye tahammülü olmuyordu. Ne de olsa onlar için biri gider biri gelirdi.
Ama şimdi ilk defa umutluydum ve içimde garip bir heyecan vardı. İlk geldiğimde Taehyung benimle konuşmuştu. Eğer bu gece bu işin altından kalkabilirsem düzenli bir işim olacaktı. Bu şu an benim için mükemmel bir şanstan başka bir şey değildi. Ay sonuna kadar bakım evinin parasını tamamlamam gerekiyordu ve bu işi alırsam onu da bir şekilde halledebileceğimi düşünüyordum.
Bir yandan da Jimin ve Taehyung'u daha sık görebilecektim. İlk önceliğim iş ve paraydı ama bunu düşünmeden edemiyordum. Daha tanışalı çok kısa bir süre olmuş olsa da sanki uzun zaman olmuş gibi geliyordu. Bu paylaşılan anıların yoğunluğundandı belki de. Karşı konulamaz bir merak duyuyordum ama onların hayatında bana bir yer olmayacağını da biliyordum. Bir şeyleri sorgulamak için çok yorgun hissediyordum artık, bu düşüncelerin içinden çıkış yolu zordu.
Tekila bardaklarını silerek rafa dizerken gözlerim Taehyung'un oturduğu masayı buldu, barın bir ucunda tek başına oturuyordu. Akşamdan beri içmesine rağmen hala kendindeydi ve bu kadar dayanıklı olması beni şaşırtıyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde birkaç saniye gözlerimi çekmeden ona baktım. Daha sonra bakışlarım tekrar önümdeki bar tezgahını buldu. Geldiğimden beri gözleri hep benim üstümdeydi. Açığımı mı arıyordu anlayamıyordum ama bakışlarının bende olduğunu bilmek elimi ayağıma dolaştırıyordu. Biraz daha sakin kalmaya çalışarak elimdeki bardakları rafa dizdim. Biraz sonra sahneye çıkacaktım ve bu içimde bir yerleri kaynatıyordu.
Jonathan yanıma gelerek sahneye çıkmam gerektiğini söylediğinde elimdeki işi bırakarak bar tezgahının arkasından çıktım. Jonathanla o günden sonra bir iletişimimiz olmamıştı ama bugün yine hiçbir şey olmamış gibi bana yardımcı olmuştu. Bir gün bunun karşılığını isteyeceğini biliyordum. İnsanlar karşılıksız hiçbir şey yapmazdı. Benim sözlüğümde bu böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓛𝔲𝔪𝔦è𝔯e *νḲσσкмιη
Fanfiction"Karanlığın içinde bir ışık parlıyor, artık yalnız değilsin Jungkook." *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'lishalish1' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.