17

1.3K 97 11
                                    

Pazartesi 10

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pazartesi 10.50

Hissettiğim dokunuşlarla bir mırıltı döküldü dudaklarımdan. Tüy niteliğindeki temasları hissediyor fakat hiçbir şey yapamıyordum. Uyku yine ağır bastırıyordu. Kurulu bir saat gibi her gün aynı saatte ayağa dikilen kişi benken şimdi uykusundan uyanamayan da bendim. Uykunun en tatlı anındaydım. Hoş bir his ılık ılık tüm bedenimi ele geçiriyordu. Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken hemen dibimde hissettiğim bedenle yavaşça araladım gözlerimi.

İlk birkaç saniye net bir şekilde göremezken saçlarımın üzerindeki dokunuşları hissedebiliyordum. Hoşuma gidiyordu. Uyandığımı belli etmek istemezcesine kıpırtısız kaldım. Ellerim sıkıca Taehyung'a sarılmıştı ve onun kollarına sığınmıştım. Başım göğsüne yaslıydı. Hangi ara bu pozisyona geldiğimizi bilmiyordum. Düzenli nefesleriyle uyuduğunu anlamıştım. Vücudundan yayılan sıcaklık beni karşılıyordu. Güzel kokusu burnuma dolarken gülümsedim. Başımı göğsüne sürtmek ve onu da uyandırmak istiyordum ama önce yüzleşmem gereken başka birisi vardı. Saçlarımla oynayan kişi Jimindi.

Parmakları yavaş hamlelerle saçlarımın arasında dolaşıyor ve beni dinlendiriyordu. Kendimi onun ilgisine muhtaç küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Derin bir nefes alarak yaslandığım bedenden ayrıldım ve yavaşça Jimin'e doğru döndüm. Elleri havada kalırken gözlerini kırpıştırarak bana bakmaya başladı. Şimdi ikimiz de yan dönmüş sessizce birbirimizi izliyorduk.

Güzel gözleri bana bakarken dün benim için sadece hayal olan bu sahnenin şimdi içerisinde olmak içimi ısıtıyordu. Tek bir kararla bir anda o keskin çizgiyi geçmiştim. Jimin'in yüzünde içten bir gülümseme belirdiğinde kalbim tekledi. Güneş onun gülümsemesiyle doğmuştu işte. Tek istediğim bu manzarayı doya doya izlemekti.

Ne söyleyeceğimi bilemeyerek ciddi surat ifademle ona bakmaya devam ederken parmaklarını dudaklarımın kenarına değdirdi ve yavaşça yukarıya kaldırdı. Onun parmaklarıyla yüzümdeki ciddiyet bozulup yapay bir gülümseme oluşmuştu.

"Dövecek misin beni?" Diye sessizce fısıldadığında derin bir nefes aldım.

Gözlerinin içinde kaybolurken bu sefer yüzümde samimi bir gülümse belirdi. Parmakları hala yüzümdeydi. İnce bir çizgi gibi parmaklarını yüzümde dolaştırıyor ve içimdeki duyguların hareketlenmesini sağlıyordu. "Öyle bir niyetim yok." Öpmek o an için daha cazip geliyordu. Ya da onu öpmek her zaman cazip gelirdi. Yer ve zaman fark etmeksizin.

Bakışları yüzümde gezinirken iç çekerek parmaklarını yüzümden çekti. Yine bir şeyleri rafa kaldırıyordu. Bunu anlayabiliyordum. Gözlerindeki kırgınlığı görebiliyordum fakat bunu bana göstermek için hiçbir şey yapmıyordu. Yapmacıklık değildi bu. Yüzündeki o gülümseyen ifadenin her zerresi samimiydi. Berrak bir su gibi okuyabiliyordum onu. Yine de gün yüzüne çıkartmadığı şeyler vardı. Hiçbir şeyi içine atmasını istemiyordum. Uygun bir zaman bulup konuşulacak ne varsa konuşacaktık. Ben kararımı çoktan vermiştim. Onun da içinin rahat etmesini istiyordum.

𝓛𝔲𝔪𝔦è𝔯e *νḲσσкмιηHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin