Pazartesi 02.15
Koltukta otururken ifadesiz bir şekilde çalışmayan televizyonu izliyordum. Buraya nasıl geldiğimi tam olarak bilmiyordum aslında, buğuluydu o anlar benim için. Daha önce sadece bir kez geldiğim, bana yabancı olan bu yer garip bir şekilde ev hissini iliklerime kadar hissettiriyordu. Anlamsız bakışlarım odağını şaşırırken duyduğum sesle irkildim. "Bunlar sana olur sanırım." diye mırıldanan Jimin'i duyduğumda bakışlarım ona döndü. Kendi üzerini değiştirmiş, elinde benim için getirdiği kıyafetleri tutuyordu.
Ayağa kalkarak elindekileri aldım ve geriye çekildim. "Sen giyin, ben kahve yapıp geleceğim tamam mı?" dediğinde onaylarcasına salladım kafamı. Olayın etkisinden hala çıkamamıştım. O aptal adamın sesi kulaklarımda çınlıyordu. O an sessiz kaldığım için kendime kızıyordum. Keşke imkanım olsaydı da boğazına yapışabilseydim. Neyse ki Taehyung tarafından istediğim zararı görmüştü de içim biraz olsun rahattı. Böyle insanlar sizi ezdikçe ezerdi. Buna alışırlardı ve bir akbaba gibi her şeyinizden faydalanırlardı. Bu zamana kadar onlara boyun eğmemek için uğraşsam da onların kötülüğüne hala alışamamıştım.
Üzerimdekileri çıkartarak Jimin'in getirdiği eşofman takımını giydim. Kendi çamaşırlarımı katlayarak köşede kalan tekli sandalyeye koymuştum. Tekrar koltuğa oturarak bacaklarımı kendime çektim ve bağdaş kurdum. Şimdi biraz daha iyi hissediyordum. Sırtımı koltuğa yaslayarak derin bir nefes aldım. Koridorun diğer ucundan kapı sesi geldiğinde çekinerek bacaklarımı indirdim ve oturuşumu düzelttim. Taehyung ıslak saçlarıyla salona girdiğinde bakışlarıyla beni süzüyordu. Suratında çarpık bir gülümseme belirdiğinde kaşlarımı çattım.
"Senin için bir dolap yaptıralım buraya." dedi gülerek. Bakışlarım üzerimdeki kıyafetlere dönerken ben de gülmüştüm. "Yemiyoruz ya kıyafetlerinizi." dediğimde suratındaki gülümseme büyümüştü. İlerleyerek tam karşıdaki tekli koltuğa oturduğunda uzun bacaklarını ileriye uzatmıştı. Beyaz tişörtünün altından kasları belli oluyordu. Islak saçlarının oluşturduğu hafif bukleler alnına düşmüştü. Onlara dokunmak isterdim.
"Yersin belki belli mi olur." dediğinde ona takılmanın hoşuma gittiğini fark ettim. Biraz olsun kafam dağılıyordu en azından. "Benimkiler eskimişti zaten." Dedim alay edercesine. Tabiki kıyafetlerini alıp eve götürmek gibi bir düşüncem yoktu. Geçen giydiklerim hala bendeydi ve bunları da alırsam ayıp olurmuş gibi geliyordu. Tabi bu durumdan memnundum, onlara ait bir şeyin bende olması garip bir haz veriyordu bana. Belki de bunları da eve götürür üzerimdeki bu huzurun devam etmesine izin verirdim.
Jimin elinde tuttuğu bardaklarla içeri gelerek sehpaya eğildi ve üzerine koydu. "Elim yandı lan!" diye söylenerek parmaklarını üflemeye başladığında gülümsemiştim. Yanıma oturduğunda hala gözleri parmaklarındaydı. "Bakayım." diyerek parmaklarına uzandığımda şaşkın bakışları bana döndü. İşaret parmağını narince tutarak incelediğimde hafiften kızarmış olduğunu gördüm. Baş parmağımla kızarıklığı okşarken acısını hissetmiştim sanki. "Suya tutsaydın ya." diyerek ona çevirdim bakışlarımı.
Eli hala benim ellerimdeyken vücudumdan garip bir elektrik akımı geçiyor gibi hissetmiştim. Ellerimi çektiğimde göz göze gelmiştik. Şaşkın bakışları benim üzerimdeyken çekinerek bakışlarımı çektim ondan. Önüme döndüğümde Taehyung'un dikkatle bizi izlediğini görmüştüm. Bu beni daha çok gererken yanlış bir şey yapıp yapmadığımı düşünüyordum. Hayır yapmamıştım. Sadece o an Jimin'e dokunmak istemiştim işte. Hatta yapabilseydim daha fazlasını yapardım. Yanan parmağını öpmek gibi.
Ben derin bir nefes alarak bakışlarımı yere indirdiğimde Jimin birden ayaklanmıştı. Afallayarak ona baktığımda suratındaki büyük gülümsemeyi görmüştüm. Bu çocuk her güldüğünde neden dünyadaki en güzel gülümsemeyi görüyormuşum gibi geliyordu bilmiyordum. Ya da bildiğim şeylerden kaçıyordum. Aklım ve kalbim farklı çalışıyordu. Tüm bu hisler tek bir kişiye karşı olsaydı kaçmazdım, anlardım belki ama şimdi korkuyordum. Garip geliyordu, garip ve yabancı. Ben birisine karşı bir şey hissetmeye bile çok uzak bir insandım. Ama şimdi Taehyung ve Jimin benim çevremdeyken anlamlandıramadığım bir şeyler oluyordu. Tüm bunlar normal miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓛𝔲𝔪𝔦è𝔯e *νḲσσкмιη
Fanfiction"Karanlığın içinde bir ışık parlıyor, artık yalnız değilsin Jungkook." *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'lishalish1' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.