Kafamı koymuş olduğum sıradan, Ecrin'in normal düzeyinden oldukça yüksek olan sesiyle uyandım. "Hâlâ uyuduğuna gerçekten inanamıyorum Arya," dediği sırada göz kapaklarımla girdiğim savaşı kaybetmek üzereydim. "Çıkış zili çalalı bir saatten fazla olduğuna eminim." Bu cümle savaşı kazanmam için yeterli bir sebepti. Saniyelik bir hızla ayağa dikilip eşyalarımı çantama koymaya başladım. Bir yandan da Ecrin'i dinliyordum. "Biraz daha hızlı olamaz mısın, lütfen!" sesindeki iğneleyici tonu yok sayarak saçlarımı sol omzumda birleştirdim. Açıkta kalan omzuma kahverengi ve gri tonlarının hakim olduğu çantamı yerleştirdikten sonra hızlı adımlarla otoparka ilerlemeye başladık.
"Bugün Arda'ya gitmeyi düşünüyorum. Beni bırakmana gerek yok." diyerek ağzı kulaklarına varana kadar gülümseyen Ecrin'e basit bir hoşcakal cümlesi kurduktan sonra otoparkın sonunda yer alan su yeşili arabama ilerledim. Anahtarla kilidini açtığımda, çoktan arabamın önündeydim. Sürücü koltuğuna oturup çantamı yan tarafımdaki koltuğa bıraktım. Vitesi boşa aldığımda bir yandan da debriyaja basıp hareket etmek için hazır olduğumdan emin oldum.
Yola çıkalı 15 dakika olmamıştı ki Justin Timberlake'in Cry me a river'ı arabayı doldurdu. Gözlerimi yoldan uzun süreli çekmemeye özen göstererek çantamdan telefonumu çıkardım. Yanıp sönen ekrandaki "Aptal" sıfatını gördüğümde kocaman bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim. Tüm benliğime yaymış olduğum neşeyle telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. "Nasılsın uykucu?" Doğukan'ın alay yüklü sesi bana ulaştığında suratımı buruşturdum. Bir buçuk saat uyumuş olmamın kime ne zararı olabilirdi ki? En ufak bir alay barındırmayan, hatta ciddiliğe ev sahipliği yapmış sesimle Doğukan'ın sorusunu cevapladım. "İyiyim, ya sen?" Birbiriyle yarışan saniyeler içinde cevap geldi. "Her zaman ki gibi. Akşam film gecesi yapmaya ne dersin?" Geçen hafta olanları hatırlatan anılar bu teklifi reddetmem gerektiğini bas bas bağırsa da neşeli bir tonda onayladım. "Filmi bu kez ben seçeceksem neden olmasın?"
Ufak bir sessizlikten sonra Doğukan'ın sesi duyuldu. "Sinem'i de kabul edersen neden olmasın?" Sinem Doğukan'ın sevgilisiydi. Çoğu zaman birbirlerini yeselerde çok tatlı bir çiftlerdi. "Pekâlâ. O halde akşam görüşürüz." Daha çok soru anlamlıydı kurduğum son cümle. "Görüşürüz, sarışın." Telefonun kapanmış olduğunu gösteren ses eşliğinde telefonu tekrar çantama attım. Eve gelmiş olduğumu fark ettiğimde biraz yavaşlayıp arabayı boş bir yere park ettim. Dondurucu soğuğun etkisinden kurtulmak için çabuk adımlarla apartmana attım kendimi. Boş olan asansöre ulaşıp, 4'e bastım. Uyuduğum için bozulmuş olan saçıma ayna da biraz şekil verdikten sonra duran asansörden dışarı çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Beyazı
Ficção AdolescenteGeçmiş, geleceğin beklentisini sömürürcesine, ruhsuz bakışlarına işlemişti. Pişmandı. Yaptıklarından ve yapacaklarından. Herkesin korktuğu, o ruhsuz bakışlarından arınamayan Aras, namı diğer "Sansar" geçmişin getirdiği acı tadı, ruhsuz bakışlarına...