1

979 19 9
                                    

Yüzyıllardır insanların dengede tutmaya çalıştığı bir terazi vardı, belki bu terazi hiç dengede duramamıştı ama biz hukukçular bu teraziyi eşit dengeleyebilmek için uğraşıyorduk. Bunca okul, bunca kitap, bunca cesaret adalet ve eşitlik içindi. Bu terazinin dengesini bozmak için türlü oyunlar çevrilirdi bazen, cesur insanların işiydi hukukçu olmak. Hayatın en karanlık yüzüyle karşılaştığında korkup kaçmak, para için terazinin dengesini bozmak sizi hukukçu yapmazdı. Adliyenin kapısından içeriye girerken birazdan olacakların senaryosunu kuruyordum kafamda, son haftamda büyük bir risk almıştım ve başıma gelecekler beni korkutmuyordu. Beni korkutan şey bu olacakların dedemin kulağına gitmesiydi.

Hazırladığım dosyaları alıp baş savcının odasının önüne gittim, derin bir nefes alıp kapısını çaldım. Dikkatini verdiği bilgisayardan kafasını kaldırıp bana baktı, bakışları son derece korkutucuydu. Kaşlarını çatarak bilgisayarını kapattı ve sağ elini kaldırıp işaret parmağıyla bana gel işareti yaptı. Sertçe yutkunarak odaya doğru adımladım ve tam karşısında durdum. Baş savcı elindeki kalemi sertçe masaya bıraktı ve ayağa kalktı, kafamı yere eğip parmaklarımla oynamaya başladım.

"Evet Nehir Korhan, sizden bir açıklama bekliyorum. Cumhuriyet savcısından ve üstlerinden gizlice sahaya inip araştırma yapmanın şüphelileri sorguya çekmenin mantıklı bir açıklaması olmalı." Dudağımı dişleyerek kafamı kaldırdım ve baş savcıya baktım.

"Şimdi şöyle sayın başsavcım.. dosya ile ilgilenen diğer savcımız Orhan beyin sahada detaylı bir inceleme yapmadığını ve şüphelileri detaylıca sorgulatmadığından şüpheleniyorum. Ayrıca tutulan tutanaklarda.. ki bizzat oradaydım.. alınan ifadelerin eksik alındığını gözlemlediğim için kendi vatandaş kimliğim ile oradan geçiyordum, ayrıca konuştuğum kişiler ile de yolda tanışıp sohbet ettim. Daha sonra vatandaş kimliğimle ifade için Orhan savcımız ile konuşmaya çalıştım fakat Orhan savcımız benim stajyer avukat olduğumu ve buna yetkim olmadığını ifade etti. Fakat Orhan savcımızın atladığı bir yer var ki ben o ifadeyi sıradan bir vatandaş olarak vermiştim." savunmam gayet başarılıydı, bu yüzden açık bir kapı bırakmıyordum. Başsavcı parmaklarıyla burnunu sıkıp derin bir nefes aldı.

"Kızım ben seninle daha 2 gün önce konuşmadım mı kanunları kendi lehine kullanmayacaksın diye. Ben sana niye kızıyorum ki, dedenin bütün huylarını almışsın. Şimdi ne diyeceğim Hasan'a ben?" kafamı yana yatırıp gülümsedim Mehmet amcaya, bu sevimli hallerimle onu kandırmayı hedefliyordum.

"Mehmet başsavcım, lütfen dedemi karıştırmayın. Burayı başımıza yıkar sizde biliyorsunuz, beni de Trabzondaki kalesine hapseder. Bu hafta adliyedeki son haftam." Mehmet amca sıkıntılı bir nefes verip telefonunu çıkardı ve birisini aradı.  Mehmet amca dedemin askerlik arkadaşıydı, ikisi hala çok sıkı arkadaşlardı.

"Merhaba Hale savcım, rica etsem odama uğrayabilir misiniz?" Mehmet amca telefonu kapatıp oturmam için bir işaret yaptı. Dediğini yapıp kenardaki sandalyeye oturdum, yaklaşık 2 dakika 13 saniye sonra Hale savcı içeri girdi. Mehmet amca Hale hanım'ın kalemine Orhan savcının dosyalarını getirmesini istedi ama ben zaten getirdiğim için dosyaları Mehmet amcanın masasına koydum.

"Hey Allahım ya, kızım delirtecek misin sen beni. Savcının odasından dosya mı aldın sen?" vakit kaybetmek istemiyordum, bunun için azar yemeye razıydım.

"Sayın baş savcım, dosyaları isteyeceğinizi tahmin ettiğim için kalemi yormak istemedim." Hale savcı gülmemek için zor tutuyordu kendini. Mehmet amca gözlüğünü takıp dosyaları incelemeye başladı. Hale savcı da Mehmet amca'ya yardım ediyordu.

"Naçizane kendim yazdığım ifadeyi de taktim etmek..." Mehmet amca bana öyle bir baktı ki, oturduğum yere sindim. Elimdeki ifadeyi alıp okumaya başladı, ikisinin de kaşları çatılıyordu.

Hukuksuz +18 (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin