8

427 19 0
                                    

Zanaat sokağın en yetenekli isimlerinden olan marangoz Tufan abinin yaptığı 20 kişilik yemek masasını beş sağa beş sola olmak üzere bölmüş kursiyerlerin ihtiyacı olan malzemeleri masaya nizami bir şekil de dizmeye başlamıştım.

Zanaat kış sergisin de Işıl'ın dediği gibi dükkan da uzun kuyruklar oluşmamıştı, hatta on kişilik kurs kontenjanını zor bela doldurmuştuk ama hiç sorun değildi. Sonuçta bugün ilk kurs günüydü, tam iki yılın ardından tekrar insanlara seramiği öğretecek, çamurla konuşmalarını sağlayacaktım.

"Yedek listesine bir kişi daha eklendi bugün Derin hanım" Işıl elin de ikinci grup için oluşturduğumuz listede ki üçüncü kişiye ek yeni ismi gösterdiğin de içten bir şekilde tebessüm edip masanın üzerinde ki seramik kaselere su doldurmaya başladım.

"Teşekkür ederim Işıl, listeyi kasanın yanına koyarsan çok sevinirim" her kursiyerin adının yazılı olduğu önlüğü masaya koyarken Cansu ve Cesur beyin önlüklerini yan yana değil karşı karşıya koymuştum. Bu enteresan iki kardeşin dersimi kaynatmasına göz yumamazdım.

"Pazar günü grubu her zaman daha dolu oluyor, işin aslı haddim değil ama öneri de bulunabilir miyim?" Işıl haklı, pazar yani bugün çoğu kişinin tatil günü olduğundan ve kurs altı da başlayıp sekiz de bittiğinden çoğu insan bu boş günü hobi edinmeye ayırmak istiyor doğal olarak.

"Öyle söyleme Işıl, ben her zaman senin öneri ve fikirlerine açığım. Sen sadece bir çalışan değilsin Allium markasının bir üyesisin" ne yalan söyleyeyim kendisi sosyal medyaya açılmamızı söylediğinden bu yana müşteri sayısın da ufakta olsa bir artış var. Çoğu insan ürünlerin nerede satıldığını sorup fiyat bilgisi almaya çalışıyor. Hoş bazıları beni deli etmiyor değil ama müşteri müşteridir.

"Derin hanım böyle söylemeyin kalbim pıt pıt etti!" genç yaşının verdiği tüm ışıltı ile ellerini çenesinin altın da birleştirip kıkırdayan kıza ister istemez tebessüm edip göz kırptım.

"Bence, yani benim fikrim pazar günleri dükkanı satışa kapatıp bugüne iki ayrı grup koymamız. Her kursiyer adayı pazar gününe grup var mı diyor. Sabah on ve on iki grubu, ayrıca iki ve dört grubu koyarsak hem siz yorulmamış olursunuz hem de biz pazar satışının tam 7.5 katı para kazanmış oluruz" aslın da çok mantıklı, ben de birkaç gün evvel bunu düşündüm. Ama şöyle bir durum var ki öğleden sonra ki grup ile akşam grubu arasın da sadece iki saat koyabiliyorum, bu süre zarfın da temizlik, dinlenme ve yeni kursiyerler için ortamı hazırlamak mümkün olabilir mi?

"Çok haklısın ama bir günde üç gruba bir şeyler öğretmek beni epey yorabilir, bunun ön hazırlığı ve benim dinlenme sürem de eklenince bu gözümü epey korkutuyor. İşin aslı ona bir grubu ekleyebiliriz pazar gününe, ama üçüncü bir grup beni yorabilir" evet miniğim için para kazanmak yatırım yapmak istiyorum ama bu demek değildir ki kendimi hastanelik edeyim.

"Tamam, bu da harika, bundan sonra kurs kaydı için arayanlara pazar gününe bir grup açabileceğimizi söyleyeceğim!" Işıl'ın neşesi içeri giren ilk kursiyerimiz ile dinmiş güler yüzüyle onlara yönelmişti.

"Hoşgeldiniz, Yağmur hanım ve Deniz bey değil mi?" maşallah benim çalışanıma be!

Her kursiyer ile tek tek tanışıldı, seramik nedir, kurs işleyişi nasıl ilerleyecek sakince anlatıldı, masada ki her bir malzeme tek tek öğretildi ve hepsini önlükleri ile tanıştırıldı.

"Şuan suyla ilgilenmenize gerek yok, ilk dersimiz çamur ile tanışma, önünüzde ki biçimsiz çamur parçasını bir top haline getirmenizi rica edeceğim" herkes önünde ki çamuru eller ellemez sertliği hakkın da dert yanarken kendime engel olamayıp tebessüm ettim ve kendi çamur parçamı gösterdim.

"İlk yöntemimiz çimdikleme, ama eğer çamur elinize sert geldiyse hafif hareketlerle çamuru masaya atıp içerisinde ki hava boşluklarını yok edebilirsiniz böylece çamur da sert yapısını az da olsa kaybetmiş olur" aynı anda masaya vurulan çamur ile ben kendi parçamı yuvarlayarak top haline getirmeye başlamıştım.

"Cansu hanım bileğinizi kullanıp atmanız sizi yorar, daha bu çamura şekil vereceğiz yorulmanızı istemem. Sanki elinizden düşürüyor gibi, küçük küçük atın" çamura bir düşmanmış gibi davranan memur hanıma yaklaştığım da yüzünde kocaman sırıtma ile çamuru masaya dediğim gibi vurmaya başlamıştı.

"Harika gidiyorsun" cilveli bir göz kırpış yollayan kadın ister istemez gülmeme sebep olurken yan masada çamura işkence uygulayan Poyraz beyin yanına geçtim.

"Onu mıncıklamınız işe yaramaz, kendisi epey inatçıdır, öncelikli olarak sivri kısımlarını masaya vurarak şekillendirmenizi öneririm" kısa süre kara bakışlarını bana çevirip dediğimi yaptığın da kursiyerlerimin işi çok çabuk kavramalarına ister istemez tebessüm ettim.

"Şuan oluyor mu Derin hanım?" çok iyi bir şekilde sivri köşeleri vurarak düzelten Poyraz beye baş parmağımı kaldırdığım da keyifle sırıtıp işine döndü.

"Funda hanım, harika bir top haline getirmişsiniz!" vay be benden önce top yaptı çamurunu. Hoş bende yapardım ama öğrencilerimle ilgilenmeliydim.

Güç bela, çoğu eğri büğrü olan çamur toplar ile masanın başında ki yerime geçip çamuru sertçe masama attım.

"Şimdi çamura hayat verme zamanı. Masanın üzerin de sizin için hazırladığım kaseye önce işaret ve baş parmağınızı daldırıp çekin. Parmağınızdan su damlamadığına emin olduktan sonra yaptığınız topun ortasına işaret parmağınızı sokup yavaş yavaş içten dışa doğru bir katman oluşturmaya çalışın" dükkanın ön tarafın da içeri giren her müşteri arkada ki atölye kısmını hayretle incelerken kendimi oldukça keyifli hissediyordum.

"İçli köfte gibi mi?" Yağmur hanımın örneğine ister istemez sırıtıp başımı salladım.

"Evet Yağmur hanım, içli köfte gibi düşünebilirsiniz, tek farkı alt kısmının masaya sabit olması"

"Canım içli köfte çekti, çıkışta yesek mi?" tam yanımda ki sandalye de olan Cansu hanım dudaklarını yalayarak soru yöneltiği abisine baktığın da memur bey çoktan hayat ile bağını kesmiş yaptığı işe tüm dikkatini vermişti. Kardeşini duymadığına emindim.

"Seramik yapıp ne yapacağım diyen herife bak, kırk yıllık çömlekçi edasın da pür dikkat" Cansu'nun fısıltı şeklinde ki söylenmelerine aldırmadan çamuru sertçe parmaklayan adamın ürününe yöneldim.

"Cesur bey parmağınızı merkeze hafifçe yerleştirin ve aşağıdan yukarıya doğru baskı uygulamadan çekin, şu şekilde" parmağını çamurdan çeken adam ile hala bir topu anımsatan ürünün duvarlarını avcumla destekleyip narin hareketlerle ürünü açmaya başladım.

"Anladım" kısık fısıltısı ile elimi çamurundan çekip öğrettiğimi yapması için ona olanak sağladım.

"Evet! Anında kaptınız" ya her öğrencimin yakasına kırmızı kurdale takıp ceplerine şeker sokuşturma isteği nolur çık kafamdan.

"Teşekkürler" gergince suratıma bakan adam bugün siyah uzun saçlarını ensesin de dağınık bir şekilde toplamak yerine temiz bir at kuyruğu yapmış,yüzünde ki o kirli sakaldan kurtulmuş gibiydi. Her ne kadar temiz görünse de gözününün kenarından kaşına uzanan pembe yarası, devasa esmer bedeninde ki diğer küçük yaralar, her daim çatık olan bakışları ve keskin çene hattı ile yol da görsem hala korkacağım bir tipe benziyordu.

"Derin hanım bu yarıldı!"

KÜÇÜK YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin