6

455 23 1
                                    

Derya ve içeri nasıl girdiğini bilmediğim Koray'ın sakinleştirmeleri ve bana sunulan iki bardak sudan sonra bir nebze titremem dinmiş o günü, olan bitenleri düşünmeye çalışıyordum. O tel dükkanımdan nasıl çalınabilirdi ki? Ne zaman olmuştu bu?

"Kendinizi iyi hissediyorsanız olan biteni en baştan anlatmanızı rica etmeliyim Derin hanım" aklımı yitirmek üzereyim.

"Güzelim kendini zorlamak zorunda değilsin, başka zaman da gelip ifade verebilirsin,bu senin hakkın" Koray sakin bir tını ile saçımı okşarken bedenimde ki elleri itip derin bir nefes aldım. Her ne kadar bakışlarından korksam da gözlerimi Cesur beyin zift karası gözlerine dikip oturuşumu dikleştirdim.

"Bir daha buraya gelmek falan istemiyorum. Bahsettiğiniz sekiz eylül günü ben sabah suların da eşim ile büyük bir kavga ettim, tüm apartmanı inlettiğinden emin olduğum bir kavga. Sonra eşim evi terk etti, ben arkasından eşyalarını fırlatırken ki belirtmek istiyorum ki sinir krizi geçiriyordum karşı daireden Rümeysa teyze çıktı. Bana gülerek evlilikte kadının susması gerektiğini, eşi ona bağırsa da, vursa da edepli olmam gerektiği hakkın da iğrenç fikirlerini dile getirdi. Ben de o öfkeyle kendisine madem çok iyi bir eş ise neden kocasının onu aldatıp Almanya'ya kaçtığını söyledim ve söylediğim şeyden çok pişmanım ama o an kendim de değildim. Sonra bana, aileme ve bebeğime lanet okuyup içeri girdi, ben de daha fazla öfkelenip kapısına vurarak kötü bir kadın olduğunu, dedikodu ve mutsuzlukla beslendiğini söyleyip evime girdim. Akşam saatlerin de eşim eve geldi ve biz tekrar kavga ettik, evliliğimizi sonladırmaya karar verip evi terk ettiğim de apartmanın önün de Rümeysa teyze ile karşılaştım. Kendisi bana ve evliliğime yaptığı kötü yorumlarına devam edince taksi gelene kadar çığlık atıp sitenin önüne diktiği salatalık fidelerini söktüm. O gün ben eşimden boşanmaya karar verince Maslak'ta ki evimden ayrıldım. Rümeysa teyzeyi de en son fidelerini koparırken gördüm. Eğer dediklerime inanmıyorsanız da apartman içinde ki ve site önünde ki kameralardan olup biteni izleyebilirsiniz. Olay cinayet aletine gelirse inanın bu konu da hiçbir fikrim yok, bu kil kesme teli zanaat sokağında ki dükkanım da olmalıydı ama görünen o ki değil. Nasıl olduğu konusun da bende en az sizin kadar bilgisizim. Dükkanım 7/24 kamera kaydına sahip, güvenlik şirketinden o güne ait kaydı alabilirsiniz" tüm korkum ve tedirginliğim anlattıklarım ile sonlanırken Derya yavaşça elimi tutup sıktı.

"Eşiniz Ersin Yıkar, kendisi o evde yaşamıyor?" gitmiş demek ki.

"Biz yaklaşık bir ay önce boşandık, kendisi nerede emin değilim ama bundan birkaç ay önce Fransa'dan iş teklifi almıştı, orada olabilir" anlattığım her şeyi tek bir mimik oynamadan dinleyen adam derin bir nefes alıp bakışlarını çok kısa bir süreliğine karnıma getirip bana döndü.

"Ayrılmış olsanız da orta da bir bebek var. Bu süre zarfın da görüşmediniz mi?" bebeğimin Ersin'e ait olma düşüncesi ile hızla avuçlarımı karnıma bastırıp kaşlarımı çattım.

"Bu bebek sadece benim bebeğim" bir daha Ersin ve bebeğimi aynı laf içerisin de kullanırsa tepesine binebilirim.

"Yanlış anladıysam beni düzeltin, bebek başkasına mı ait?"

"Bunun cinayet ile ne ilgisi var memur bey!?" Derya'nın sert çıkışına aldırmadan hala gözlerimin içine bakan korkunç herife en sert bakışlarımı yolladım.

"Biyolojik olarak bir katkısı olmuş olsa da bebeğim sadece benim" kafası karıştığına eminim ama Derya'nın da dediği gibi bu konunun cinayet ile bir alakası yok.

"Peki anlıyorum, Derin hanım cinayet sonuçlanana kadar şehir dışına dahi çıkmamanızı öneriyorum, konu ile herhangi bir gelişme de bilgilendirileceğinizin de teminatını veriyorum" bir daha ne Rümeysa teyzenin adını duymak istiyorum ne de cinayet adını. Bundan sonra cinayet filmi de izlemem, cinayet kitabı da okumam.

~~~~~~~~~
  Tanem ve Koray'ın bacaklarıma yaptığı masaj Derya'nın hepimize yaptığı kahve servisi ile kesilmişti. Hoş bana çay ikram etmişti ama olsun.

"Dün Derin'i alıp götürdüklerin de kafayı yiyecektim. Uzun bir süre yerim de donup kaldım" Tanem dün ki korkunç anları kendi gözün de anlatırken ön tarafta dükkana birinin girdiğine dair kapı zilini işittim.

"Aklım almıyor, kim, neden, niçin bir cinayeti üstüne yıkmaya çalışır anlamıyorum" ah Derya, inan bende anlamıyorum, kime ne zararım dokunur ki benim, en fazla değer verdiği fideleri koparırım.

"Ölmeyi hakketmiş o aşufte, pis karı" Tanem gazını alamayıp saydırırken elimin tersini ağzına çarpıp derin bir nefes aldım.

"Düzgün konuş, kadın vefat etmiş, her ne kötülük yapmış olursa olsun kimse öldürülmeyi hakketmez" hala aklım almıyor, tamam kadın yılan dilli, sert mizaçlı ama neden öldürülsün ki?

"Bu kadının anne ruhu içimi bayıyor, kadın sana neler demiş!" o zaman Ersin'i de öldürelim, Ersin'in annesi Nurhayat'ı da öldürelim, onlar da Rümeysa teyzenin kafa yapısın da, tamam öyle sert bir dilli demeseler de çoğu kez bunları ima ederken dinledim.

"Tanem diline biber sürmeme çok az kaldı!"

"Derin hanım" arkamızdan gelen gür ses ile silkelenip oturduğum yer de döndüğüm de adının Cesur olduğunu hatırladığım komiser yanında ki sarışın adamla kapısız olan ofisimin girişin de dikiliyordu.

"Memur bey, kötü bir haber vermeden evvel hastaneye gitsek olur mu? Kasık ağrılarım daha yeni yeni bedenimi terk ediyor" dudaklarının kenarın da beliren varla yok arası tebessüm ile karşıma geçip elinde ki kese kağıdından yapılma a4 boyutunda ki dosyayı bana uzattı.

"İyi haberler vermeye geldim Derin hanım" çıplak ayaklarımı Koray ve Tanem'in kucağından çekip karşımda ki boş sandalyeyi gösterdim.

"Oturun lütfen,Tanem memur beye bir sandalye getirir misin atölyeden" ayakta kalan adam itiraz etmeye hazırlanırken Tanem kalktığı sandalyeyi adamın tam poposunun altına koyup bedenini itti.

"Dün kil kesme telinin dükkan da olması gerektiğini, güvenlik şirketini aramamızı söylediğiniz de ilk işim onları arayıp o gün ve ondan önce ki bir ayın kayıtlarını istedim" kese zarftan fotoğrafta asla tanımadığım bir adamın dükkanıma girenken ki görünteleri beni epey germişti.

"Sekiz ekim sabahı siz eşinizle kavga ettikten sonra Rümeysa hanımın dairesinden küçük oğlu Hamdi bey çıkarken yakaladık. O gün öğlen suların da dükkanınıza giren kişi de kendisiydi. Uzun süre dükkan da kesici alet arayan Hamdi bey bulduğu birkaç alet ile eve gidip annesini boğmuş olduğunu öğrendik. Mesaj geçmişin de abisine artık para sıkıntısı çekmeyeceklerini, boş bir dükkan ve iki bin dereceye çıkan bir fırın bulduklarına dair bir mesaj attığın da anladık her şeyi. Aslın da Hamdi bey cesedi dükkanınızda ki fırın da yakıp yok etmeyi planlamış ama siz o gece evi terk edip buraya geri dönünce bu planı devreye sokamamış" olan biteni soğukkanlılıkla anlatan memur ne halde olduğumu görmüyor muydu,tir tir titriyordum,detay vermek zorunda mıydı?

"Niye ağlıyorsun güzelim, bak aklandın, yapma böyle" elimi yüzüme bastırıp boğazımdan kaçıp giden hıçkırık ile artık kendimi tutmayı bırakmıştım.

"Kadını kendi çocukları öldürmüş Derya nasıl ağlamayayım. Rümeysa teyze her ne kadar sert dilli olsa da bir anne, yakıcaklarmış bir de fırın da yaşlı kadını!" her kelimemle ağlamam gürültülü bir hal alırken asla kim olduğunu bilmediğim eller saçım da ve sırtım da dolanıyordu.

"Ağlama bak miniğe bir şey olacak..."

"Koray ben onun salatalık fidelerini kopardım! Ben çok kötü biriyim kadının son günün de fidelerini kopardım!" hıçkıra hıçkıra ağlarken yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovalayıp korkuyla bana bakan polis memuruna döndüm.

"Memur bey Rümeysa teyze nereye defnedildi, mezarının yeri nerede" gidip salatalık fidesi dikmeliyim, eğer o olmazsa birkaç çiçek ekerim.

"B-bilmiyorum Derin hanım, ama isterseniz öğrenebilirim" koparma demişti bana, çiçek açtı yakın da salatalık olacak onlar demişti. Allah beni kahretsin ne yaptım ben!?

"Öğrenin, lütfen hemen şimdi öğrenin, benim gidip özür dilemem lazım"

KÜÇÜK YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin