Ne kadar geçtiği bilinmiyordu. Adam bu küçük kızın niçin yanında olduğundan bihaberdi fakat sormak da istiyordu. Tek ufak bir şey için soramıyordu, minicik de olsa ondan çekiniyordu.
Belki de yarım saat geçmişti. Bu ikili hâlâ birlikte; sessiz, kaldırıma oturmuş halde.
Adam hafifçe öksürdü, öksürdüğü sırada vücuduna yayılan kısa bir şok dalgası sinirini bozdu adamın. Kız bunu fark etti lakin tek kelime etmedi.
"Niçin yanımdasın çocuk?" En sonunda sorabildi adam.
Kız, en dibi andıran gözleriyle adama bakmaya devam etti. Bir şey demedi, kafasını yeniden kuzucuğuna çevirip onunla ilgilenmeye devam etti. Her seferinde, "Opia, geçecek, şşt," diyordu.
Ve adam, kızı yeniden bir yarım saat kadar izledi.
"Gerçekten, Tanrı tarafından unutuldun mu çocuk?"
"Sanırım," dedi kız kaşlarını kaldırıp ilk defa mimikleriyle cevap verdiği sırada. Ufacık elleriyle yüzünü sıvazladı. Adam hayretler içinde izliyordu kızı. Niçin bu kadar minikti?
Tüy misali görünüyordu adam için kız. Üflesem uçuverir, diye düşündü.
"Ailen yok mu?"
"Bilmiyorum," Hazır cevaptı kız. "Sizin var mı?"
"Yok." Bir kelime, tek hece.
"Niçin?"
"Asıl senin niçin ailen yok çocuk?"
"Yok demedim ki," Kız adamı sınar gibiydi. Böylesine hızlı cevap vermesi asabını bozuyordu. Daha bir saat önce ağzını bıçak açmıyordu halbuki.
"Bilmiyorum da bir nevi yok demektir çocuk."
Cevap vermedi bu sefer. Yeniden kuzucuğuyla ilgilendiği vakit adam onu görmezden geldi; nafile! Asla görmezden gelemiyordu. Oysaki minicikti, o kadar minikti ki ezse bir böcek gibi kalacaktı ortalık yerde.
"Evine git, çocuk."
"Niçin?"
"Saat geç oldu. Senin gibi bir çocuk için bu saatler oldukça tehlike arz eder, biliyor musun?"
Kızın dudaklarını bıçak açmadı.
"Başına bela almak istemiyorsan doğruca eve git."
"Fakat benim evim yok ki Bayım."
Kaşları çatıldı adamın, kıza bakakaldı bir süre. Anlamak ister gibi, "Yetimhanede yaşamıyor musun?" dedi.
"Hayır."
"Pekala," Hiç istifini bozmadı adam. Yeniden öksürmek istedi, bastırdı bu isteği. "Beni ilgilendirmiyor, git artık."
"Ancak ben..." Sözünü bitiremeden susuverdi. Kaşları çatıldı kızın. "Nereye gideceğimi bilmiyorum."
"Geldiğin yolu hatırlamıyor musun, çocuk?"
"Bayım," Minicik bedeni ayaklandı. Kuzucuğunu göğsünde bastırarak adamın önüne geçti. Kaşları çatıktı, rüzgardan dolayı at yelesini andıran saçları uçuşuyor, gözlerinin önüne düşüyor fakat kız bunu hiç aldırmadan adama dik dik bakıyor. "Ben kayboldum."
Adam çatık kaşla kızı izledi bir süre. Daha sonra kız, konuştu. Konuştu lakin sanki çığlık atar gibiydi ses tınısı.
"Siz sormuştunuz, ben Tanrı tarafından unutuldum."
xx
adamı seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ağlak soytarılar
Spiritualkısa hikaye (tamamlandı.) - "Bizler, tanrı tarafından terk edilmiş ve bir köşeye atılmış soytarılarız." rinophelia, 81221.