chapter six.

64 22 17
                                    

Kız haklıydı.

Ne yıldızlar terk ediyordu gökyüzünü, ne de bu lacivert renk açılıveriyordu.

Kız.

Haklıydı.

Kaldırımda, soğuk kaldırımda oturur haldeydiler.

Adamın uzun ince parmakları, kızın saçlarında gezinmeye devam etti. Kız ağlamayı bırakmıştı lakin put gibi, kucağında tuttuğu kuzucuğuna bakıyordu. Adam, üzüldü. Öyle ki, dudaklarını dikmek istedi. Kızın avucu büyüklüğünde dahi olmayan kalbini kırıvermişti.

"Çocuk," dedi adam. Cevap gelmedi.

Kız çocuğu, kuzucuğunun kafasını mekanik bir hareketle okşuyordu.

Adam kafasını çocuğun yüzüne doğru eğerek, ki bu adam için hayli zor olmuştu, "Ondan özür dileyeceğim," dedi.

Daha sonra gözleri kuzucuğa döndü. "Üzgünüm, Opia."

Kız kıpırdandı. Omuzları inip kalkmadan önce derin bir nefes aldı.

"Sana oyuncak dememeliydim."

Çocuğun gözleri adama döndü. Uzun bir aradan sonra hareketlilik gösterdiği için adam anlamsızca mutlu olmuştu. Gözleri hâlâ buğuluydu. 

"Bayım," Kızın kısık sesini duydu adam. Bu sefer dünyanın ayağı iyileşiverdi, dönmeye devam etti.

"Üzgünüm, çocuk."

Kız çocuğu, çatlayan dudaklarını birbirine bastırdı. Susamış olmalıydı. Öyle ya, çocuk saatlerdir adamla birlikte öylece bu soğuk kaldırımın üzerinde duruyordu. Adam, birkaç kez öksürdü. Bu sinirini bozdu, boğazını kesip atmak istedi. Kız bunu fark etti lakin sormakta epey çekiniyordu.

"Kuzucuğun..." Adam kıza çevirdi bakışlarını. "Beni affetmiş mi?"

Kız "Affettin mi Opia?" diye kafasını kuzucuğa eğip sordu.

Bir süre öylece adam kıza, kız da kuzucuğa baktı.

Evet.

O bir oyuncaktı.

Cansız, içi pamuk dolu kumaştan bir pelüş.

Lakin, kız oyuncak değil diyorsa, varsın öyle olsun, diye düşünüyordu adam.

xx

<//3

ağlak soytarılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin